Blog

Credibly reintermediate backend ideas for cross-platform models. Continually reintermediate integrated processes through technically sound intellectual capital.
meme-kanseri-tedavisi.jpg
20/Eyl/2018

Günümüzde meme kanseri tedavisinde kaydedilen önemli gelişmeler ve yeni tedavi seçenekleri ile hastalığın teşhisi ve tedavisi daha kolay ve başarılı hale gelmiştir. Meme kanseri tedavisinde öncelik memenin korunmasına yönelik tedavi ve uygulamalardır.

Erken evrede yakalanan meme kanserinde meme kaybı olmadan, gelişmiş tekniklerle hastalık yayılımı önceden tespit edilerek önlem alınıp, tümöre direk olarak müdahale edilmektedir. İleri evre meme kanserinde memenin cerrahi ile alınması söz konusu olduğu durumlarda plastik cerrahi teknikleri ile meme rekonstrüksiyonu (yeni bir meme) yapılabilmektedir.

Meme kanseri tedavisi hastanın hangi evrede olduğuna bağlı olarak değişir. Evre 0’da ameliyat sonrası kemoterapi tedavisine gerek duyulmamaktadır. Çoğu zaman radyoterapi de tedaviye eklenir. Evre I ve II ‘de kitle küçük olduğu için önce ameliyat ardından kemoterapi uygulanıp uygulanmayacağına karar verilir. Evre III’te önce kemoterapi tedavisi uygulanır ardından hasta ameliyata alınır. Evre IV’te ise eğer kanser vücudun çok fazla bölgesine yayılmadıysa cerrahi düşünülebilir. Ancak kanser yayılımı fazla ise sadece ameliyat kesinlikle önerilmez. Sadece kemoterapi ve bazen radyoterapi tedavisi uygulanır.

Özellikle Herceptin, Pertuzumab, Kadcylan ve Palbociclib son dönemde geliştirilen etkili kemoterapi ilaçlarındandır. Yakın dönemde meme kanserinde özel aşıların da tedavide kullanılacak olduğunu biliyoruz.

Meme Kanseri Tedavi Yöntemleri

Cerrahi Yöntemler

Meme kanseri cerrahisinde öncelikle amaç, tümörün geride kalmayacak şekilde çıkarılması ve koltuk altına yayılım gösteren vakalarda lenf bezlerinin tümüyle alınmasıdır.

Basit mastektomi: Bu işlem, total mastektomi olarak da adlandırılır. Meme uçları dahil tüm meme alınır, ancak koltuk altı lenf bezleri veya memenin altındaki kas dokuları alınmaz. Günümüzde çok fazla tercih edilmeyen bir yöntemdir.

Cilt koruyucu mastektomi: Bazı kadın hastalarda meme, cerrahi sırasında yeniden yapılandırılabilir. Bu işleme, cilt koruyucu mastektomi olarak adlandırılmaktadır. Memenin üstündeki derinin çoğu (meme ucu çevresi (areola) ve meme ucu dahil) dokunulmadan bırakılır.

Radikal Mastektomi: Bu geniş çaplı operasyonda tüm meme, koltuk altı bezleri ve meme altındaki pektoral (göğüs duvarı) kaslar alınır. Radikal mastektomi, geçmişte oldukça sık kullanılmış olan bir yöntemdir.Şimdi gerekli  görüldüğü durumlarda modifiye edilmiş radikal mastektomi yapılabiliyor.

Meme Koruyucu Cerrahi: Meme kanseri erken teşhis edildiğinde daha çok memenin etkilenmiş kısmı alınır. Ancak, alınacak kısım tümörün büyüklüğüne, yerine ve başka diğer faktörlere bağlıdır. Lumpektomide sadece memedeki kitle ve etrafındaki dokular alınır. Radyoterapi, lumpektomiden sonra uygulanan bir tedavi yöntemidir.
Hastaya adjuvan kemoterapi de verilecekse, genellikle kemoterapi tedavisi tamamlanana kadar radyoterapi geciktirilir. Kadranektomide, memenin dörtte biri alınır. Cerrahi sonrası genellikle radyoterapi verilir. Yine bu yöntemde de, kemoterapi verilecekse radyoterapi geciktirilir

Lenf Bezi Cerrahisi: Meme kanserinin koltuk altı lenf bezlerine yayılımını belirlemek için bir veya birden fazla lenf bezi alınarak mikroskop altında incelenir. Bu inceleme, kanserin evrelenmesi, tedavi şeklinin ve sonuçlarının belirlenmesi için önemlidir. Lenf bezlerinde kanser hücreleri bulunursa, kanserin kan dolaşımı yoluyla vücudun diğer bölgelerine yayılmış olma şansı yüksektir. Koltuk altındaki lenf bezlerinde kanser hücrelerinin varlığı, cerrahi sonrası eğer gerekli görülürse ne tür bir tedavi uygulanacağına karar verilmesinde önemli bir rol oynar.

Radyoterapi Tedavisi

Meme kanserinde radyoterapi ile ameliyat sonrası koltukaltı ve meme bölgesine verilen ışınla, kalma olasılığı olan kanser hücrelerini yok etmeye hedeflenmektedir. Meme kanseri tedavisinde radyoterapi, memenin kalan dokusunu korumak amacı ile özellikle yenileme riski yüksek olan hastalarda ve meme koruyucu cerrahi yapılan hastalarda uygulanır.

Meme kanseri tanısıyla ameliyat edilen ve memesi alınmayan hastaların hepsine radyoterapi verilir. Radyoterapide amaç, memenin diğer kadranlarında bulunabilecek tümör hücrelerinin de yok edilmesi ve aynı memede hastalığın daha sonra tekrar etme ihtimalinin azaltılmasıdır.

Bu tedavi haftada 5 gün yapılır ve yaklaşık 7 hafta devam eder. Hastanın hastanede yatmasına gerek yoktur. Tedaviden önce ışın alanı merkezine kolay çıkmayan boyalı kalemle küçük işaretler çizilir. Tedavi yapılan bölgede kızarıklık, pullanma, ödem ve cilt renginde koyulaşma ile vücutta halsizlik ve yorgunluk olabilir.

Her gün bir iki saat dinlenip yürüyüş yapılması psikosoyal güçlenme sağlayıp olumsuz etkileri azaltmakta etkili olabilmektedir.

İlaç Tedavileri

Kemoterapi: 

Meme kanserinde kemoterapi çoğunlukla cerrahi sonrası uygulanır. Ameliyat sonrası herhangi bir kanserli hücre kalmamasına rağmen koruyucu bir önlem olarak bir süre daha kemoterapi tedavisi devam edebilir.

Meme kanserinde kemoterapi çok sık uygulanan bir tedavi seçeneğidir. Ancak erken evre meme kanseri olan hastalarda gereksiz kemoterapinin önüne geçebilmek için tümördeki genlerin analizi yapılmaktadır. Bunlardan 21- gen analizi (Oncotype-Dx testi) ile hastaların yaklaşık yüzde 31’inde kemoterapi ve hormonoterapi uygulama kararı değişmiştir.

Bu değişikliklere ek olarak meme kanseri tedavisinde özellikle ileri ve metastatik hastalarda yeni ilaçlar başarılı sonuçlar vermekte, hastaların yüzde 50-60’ında tümörün kaybolmasını sağlamaktadır.

Kemoterapi genellikle ameliyat sonrası önerilen bir tedavidir. Ancak, bazı hastalarda ameliyattan önce verilmesi ve kanserli dokunun küçültülmesi gerekebilir. Ayrıca verilen ilaçların tümör hücrelerinde etkili olup olmadığı da anlaşılabilir.Tümör çapı büyük olan, deriyi tutmuş veya koltuk altında büyük lenf bezleri saptanan hastalarda bu tedavi tercih edilir.

Genellikle üç haftada bir tekrarlanan kemoterapi 4 ila 8 seans sürer. Kemoterapi tedavisinde kolun toplardamarına yerleştirilen bir kateter ve port aracılığıyla ilaçlar verilir. Verilen ilaçlara bağlı olarak koldaki damarlarda sertleşme, kızarıklık ve tıkanıklık olabilir. Bu nedenle uzun süreli tedavilerde küçük bir ameliyatla köprücük kemiğinin altına bir port adı verilen alet yerleştirilir. Buna bağlı olan tüpün ucu kalbe yakın ana toplardamarın içerisindedir. Port, deriden kolayca hissedilir. Özel bir iğne ile buraya girilir. Medikal onkolog tarafından hazırlanan özel tedavi sıvısı birkaç saat içerisinde buradan dolaşıma gönderilir.

Kemoterapide bulantı, kusma, halsizlik, ağız kuruluğu, iştahsızlık en sık karşılaşılan problemlerdir. Saç dökülmesi hastaların en sevmedikleri durumdur. Ama 10- 15 gün sonra dökülmeye başlayan saçlar, tedavi bittikten kısa bir süre sonra tekrar çıkar.

Kemoterapinin bir diğer yan etkisi de kemik iliğini etkileyerek akyuvar sayısının azaltmasıdır. Bu nedenle her tedavi öncesi kan sayımı yapılır. Akyuvar sayısı azaldığında kemoterapiye ara verilerek özel ilaçlara bunların artırılması sağlanır. Tedavi sırasında kan verilmesi de gerekebilir.

Hormonoterapi:

Meme kanserinin oluşmasında östrojen ve progesteron hormonlarının rolü bilinmektedir. Hastaların üçte ikisinde kanser hücreleri hormona duyarlıdır (hormon reseptör pozitif). Bu nedenle meme kanserli hastalara hormon tedavisi uygulanması çelişkili görünmektedir. Ancak bu tedavi aslında bir anti-hormon tedavisidir.

Bazı hastalarda kanser hücreleri üzerinde östrojen ve progesteron hormonlarının alıcıları (reseptör) vardır. Bu alıcılar kan dolaşımındaki hormonlarla uyarılarak yeniden meme kanseri oluşmasına neden olur. Bu nedenle tümör hücrelerinde hormon reseptörleri olan hastalarda östrojen hormonun etkisini ortadan kaldırıcı tedavilere gereksinim vardır.

Hormon tedavisi genelde kemoterapi bittikten sonra başlar. Hormon reseptör pozitif hastalıklarda, adjuvan ve neoadjuvan tedavide anti hormonal ilaçlar kullanılır. Tümörün meme dokusunun dışına yayıldığı durumlarda da etkin bir şekilde kullanılır.

Tamoksifen:

Kanser hücrelerinde östrojen reseptörlerini bloke eder. Tamoksifen kullanım süresi 5-10 yıldır. Bu şekilde meme kanseri tedavisi gören kadınların meme kanserine yeniden yakalanma ihtimalleri oldukça azalmaktadır.

Tamoksifen meme kanseri tedavisinde kullanıldığı gibi daha henüz kanser oluşmamış (karsinoma in situ) ve kanser riski belirgin yüksek hastalarda da koruyucu amaçla kullanılır. Anti-hormon tedavisi ile özellikle adet gören kadınlarda sıcak basması, terleme, vücutta yağlanma gibi yakınmalar olabilir. Rahim kanseri riskinde artış ve damar içi pıhtılaşma tamoksifene bağlı olarak gözlenebilen iki önemli yan etkidir. On yıllık takipte rahim kanseri sıklığı tamoksifen kullananlarda 1.26/1000 oranında iken kullanmayanlarda 0.58/1000 oranındadır ve 2.5 kat artmıştır. Yapılan çalışmalarda tamoksifen kullanımına bağlı rahim kanseri riskinin menopoz öncesi kadınlarda anlamlı oranda artmadığı saptanmıştır. Rahim kanseri riskinin menopoz dönemindeki kadınlarda daha belirgin olarak arttığı bilinmektedir. Tedavi öncesi ve yılda bir jinekoloji uzmanı kontrolü ile rahim kanseri riski ortadan kaldırılabilmektedir.

Tamoksifen sıklıkla menopoz öncesi kullanılan hormonal tedavide kullanılır. Menopoz öncesi jinekoloji kontrolü yapılan hastalarda rahim kanseri riski açısından kullanımını engelleyecek bir durum yoktur. Yine menopoz öncesi kullanımda ve ileri derecede yaşlılığı olmayan hastalarda tamoksifene bağlı damar tıkanıklığı riskine pek rastlanmaz.

Aromataz inhibitörleri:

Yağ dokusundaki aromataz enzimini bloke eder ve menopoz sonrası kadınlardaki östrojen hormonu oluşumunu engelleyerek antihormonal tedavide kullanılır. Kanser tedavisinde menopoz dönemindeki kadınlarda etkin bir şekilde kullanılır. Karsinoma insitu vaklarında koruyucu olarak cerrahi tedavi sonrası kullanılır. Eklem ve kas ağrıları ile kemik erimesini hızlandiran yan etkileri vardır. Tedavinin başında kemik yoğunluğu ölçümü yapılarak gerekli hallerde kemik yoğunluğunu güçlendiren altı ayda 1 kullanılan ilaçlarla birlikte kullanımı önerilir. Bu şekilde menopoz sonrası meme kanserli hastalarda kemiğe bağlı hastalık gelişimi azaltılır.

Over ablasyonu:

Otuz beş yaş altı ve bazı 40 yaş altı menopoz öncesi kadınlarda tamoksifen ile birlikte ayda 1 cilt altı (karın veya kol cildi) uygulanan iğneler ile yumurtalıkların çalışması önlenerek anti-hormonal tedavi yapılmasıdır. Hormonal tedavinin daha etkili olması sağlanır.

Akıllı Tedaviler:

Meme kanseri, farklı tedavi stratejileri ile bireye ve tümöre özgü tedavi gerektiren bir hastalıktır. Eskiden klasik kemoterapi ilaçları ve hormon tedavileri dışında seçenekler bulunmazken günümüzde daha yeni ve daha etkin kemoterapi ilaçları, damardan ve ağızdan hap şeklinde alınabilen hedefe yönelik akıllı ilaçlar ile yeni hormonal tedavi ilaçlarının birlikte kullanımı başarılı sonuçlar getirmektedir.

 


meme_kanseri-risk-danismanligi-1200x875.jpg
20/Eyl/2018

MEME KANSERİ RİSK DANIŞMANLIĞI

Meme kanseri insidansı ve bu kansere bağlı ölüm oranları son on yılda düşmüştür. Ölüm oranının azalmasının nedenleri arasında meme kanserini daha erken evrede tanıyabilmek için yapılan mamografik taramanın etkinliği gösterilmektedir.

Taramanın meme kanserine bağlı ölüm oranını %25-30 oranında azalttığı saptanmıştır. Ancak ölüm oranının azalmasında bu kanser hakkındaki farkındalığın artması da etkili olmaktadır. Bu gelişmeler kadınların meme kanseri için varolan risklerinin saptanması ve mümkün ise bu risk faktörlerini yaşamlarından uzaklaştırmaları konusunu gündeme getirmektedir.

Bugün dünyada meme kanseri insidansının yüksek olduğu ülkelerde “risk analizi ve danışmanlığı” rutin sağlık hizmeti içerisinde yerini almaktadır.         Bu ünitelerde kadınların rasyonel risk ölçümleri yapılmakta ve risk düzeylerine göre tavsiyelerde bulunulmaktadır. Etkin risk azaltıcı yöntemler arasında kemoprevensiyon ve profilaktik (koruyucu) ameliyatlar yer almaktadır.

Meme kanseri için risk analizi bugün iki şekilde yapılmaktadır:

  • Birincisi genetik yatkınlığı işaret etmeyen, çok kuvvetli aile öyküsü olmayan kadınlar için bazı risk ölçüm yöntemlerinin kullanıldığı analiz yöntemidir.
  • Diğeri ise herediter meme kanserini işaret eden kuvvetli aile öyküsüne sahip kişilere uygulanan aile ağacı aracılığı ile yapılan genetik mütasyon olasılığı hesaplanması ile gerekenlere genetik testlerin yapılmasını içeren karmaşık analiz yöntemidir

Çeşitli analiz yöntemleriyle kişinin 5 yıl içinde meme kanserine yakalanma riski belirlenir ve risk durumuna göre koruyucu tedavi önerileri veya takip önerileri yapılır.


kendi-kendine-meme-muayenesi-1200x675.jpg
20/Eyl/2018

Meme kanserinden korunmak ve erken evrede meme kanserini yakalamak için meme muayenesi çok önemlidir. Meme kanseri, meme içinde küçük bir kitleyken müdahale edildiğinde %100’e yakın oranda başarı ile tedavi edilebilmektedir.

Meme kanserini diğer kanserlerden ayıran bir başka özellik de “kanser tarama programları” içinde değerlendirilebilir oluşudur. Bu nedenle memesinden hiçbir şikayeti veya kitlesi olmayan kadınlar, “Tarama Yöntemleri”ni önemsemelidir.

Kendi Kendine Meme Muayenesi Nasıl Yapılır?

Kadınların düzenli olarak ayna karşısında her ay kendi memelerini muayene etmesi kolay bir yöntemdir.

Meme muayenesi her ay adetin bitiminden 4-5 gün sonra yapılmalı.

Menopoza girenler, rahim veya yumurtalık ameliyatı olan kadınların periyodik olarak ayda bir kez aynı günlere denk getirecek şekilde meme muayenesini yapmaları gerekmektedir. Meme muayenesinde, memesinin simetrisine, meme başında bir akıntı olup olmadığına, herhangi bir deformitenin varlığına, cilt değişikliklerine, ele bir kitlenin gelip gelmediğine dikkat edilmelidir.

3 Adımda Meme Muayenesi

1. Ayna Karşısında Muayene

  • Kollarınızı yukarı doğru kaldırın.
  • Her iki memenizde herhangi bir düzensizlik, deri çekintisi veya çöküntüsü, meme ucunda yara, kabuklanma, çekilme olup olmadığını kontrol edin.
  • Ellerinizi belinize koyarak kuvvetlice aşağı doğru bastırın. Aynı anda göğüs kaslarınızı iyice kasın. Aynadan meme derinizde çekilme olup olmadığını kontrol edin. Kontrolünüz sonucu memelerinizin birbirine eşit olmadığını gö Bu, olağan bir durumdur ve hastalık belirtisi olarak görülmemelidir.

 

 

 

2. Duş Yaparken Muayene

  • Ayakta sol memenizi muayene ederken, sol elinizi başınızın üzerinde tutun.
  • Sağ elinizle yukarıdan aşağıya doğru ve aşağıdan yukarıya doğru sol memenizi bastırarak muayene edin.
  • Sağ elinizle sol memenizin dış tarafından meme başına doğru ışınsal veya daireler çizecek şekilde bastırarak muayene edin.

*Aynı işlemleri sağ memeniz için sol elinizi kullanarak yapın. Meme içinde fındık ya da ceviz büyüklüğünde farklı bir sertlik olması durumunda doktorunuza bildirin.

 

 

 

 

 

3. Sırtüstü Yatarken Muayene:

*Sağ memenizi muayene ederken, sağ omzunuzun altına yastık yerleştirin ve sağ elinizi başınızın arkasına koyun.

  • Sol elinizle yukarıdan aşağıya doğru ve aşağıdan yukarıya doğru sağ memenizi bastırarak muayene edin.
  • Sol elinizle sağ memenizin dış tarafından meme başına doğru ışınsal veya daireler çizecek şekilde bastırarak muayene edin.

*Aynı işlemleri, sol memeniz için sağ elinizi kullanarak yapın. Meme içinde fındık ya da ceviz büyüklüğünde farklı bir sertlik olması durumunda doktorunuza bildirin.

Her iki memenin, meme uçlarını nazikçe sıkın. Meme ucunda akıntı olup olmadığını; oluyorsa açık renkli mi kanlı mı olduğunu kontrol edin. Fark ettiğiniz herhangi bir şişliği, kalınlaşmayı veya akıntıyı doktorunuza bildirin.

 

 

 

 


meme-kanseri-teshisi.jpg
20/Eyl/2018

Meme kanseri nasıl teşhis edilir ve nasıl tedavi edilir ?

Klinik Meme Muayenesi:

Klinik meme muayenesi sırasında, doktor kadının göğsünü ayakta, otururken ve yatarken inceler. Kadının kolunu kafasının üzerine kaldırması, vücudunun yanında sarkıtması, beline koyması istenebilir.

Doktor memelerdeki beklenmedik boyut ve şekil de dahil olmak üzere memeler arasındaki farklılıklara bakar. Her memede kızarıklık, çukur ve diğer anormal işaretler kontrol edilir.

Meme uçları bir akıntının olup olmadığını kontrol etmek için sıkılabilir. Doktor parmaklarıyla kitleleri bulmak için, önce tüm göğsü sonra koltuk altını, köprücük kemiğinin önce bir tarafını sonra diğer tarafını kontrol eder.

Göğse yakın lenf nodları şiş olup olmadığına bakılır.

Tüm klinik muayene 10 dakika sürebilir. 20-40 yaş arası her 3 yılda bir, 40 yaştan sonra yılda bir yapılması önerilir. Üst yaş sınırı yoktur.

Dijital Mamografi:

– Hiçbir şikayeti olmayan 40 yaş üstü kadınlara 1 yıl aralıkla mamografi çekilmelidir.

-Ailede 50 yaş altı meme kanseri öyküsü varsa, görüldüğü yaştan 10 yıl önce  çekimlere başlanmalıdır. (25 yaş öncesi başlanmamalıdır.)

-Yüksek Riskli Kadınlarda ise (Kuvvetli aile öyküsü varsa) 25-30 yaştan itibaren başlanabilir.

MMG taramaları çoğunlukla meme kitlelerini hissedilmeden önce gösterebilir. Aynı zamanda kalsiyum birikmelerini de gösterebilir. Bunlara mikrokalsifikasyon denir ve bunlar kanser belirtisi olabilir. Mamografiler, kanseri erken bulmamız için en iyi araçlardır. Mamografiler genç kadınlarda daha az etkindir çünkü memelerinin daha sıkı olması tümörü gizleyebilir. Hamile veya emziren kadınlar için de aynı durum geçerlidir.

Dijital mamografinin pek çok avantajı bulunmaktadır. Bu sistem standart mamografiye kıyasla daha fazla ayrıntı ve bilgi verir. Çekim süresi daha kısa olup radyasyon dozu klasik sisteme göre yüzde 30 ila 40 oranında daha azdır. Karşılaştırmak gerekirse her iki meme digital mamografi tetkiki sırasında alınan doz yaklaşık 7-8 saatlik bir uçak yolculuğu sırasında alınan çevresel radyasyon dozu ile eşdeğerdir. Çekimler daha konforludur. Elde edilen filmler arşivlenebilir ve filmler kaybolsa da görüntüler arşivlenmiş olduğundan eski incelemelerle mukayesesi yapılabilir. Aynı zamanda bulunan bilgisayar destekli tanı (CAD Computer Aided Diagnosis) sistemi sayesinde mamografik flimler bilgisayarlar aracılığıyla gözden geçirilmekte ve yalancı negatif sonuçların önlenmesi sağlanmaktadır.

Digital meme tomosentez:

Digital mamografinin günümüzde ulaştığı en son teknolojik seviyedir. Rutin mamografi tetkiki sırasında statik 2 boyutlu görüntüler ile tüm meme kalınlığı tek düzlemde değerlendirildi. Üst üste binen dokular memenin yoğunluğuna bağlı olarak zaman zaman lezyonları kapatmakta ve doku detaylarının değerlendirilmesini imkansız kılmaktadır.

3D mamografi veya Digital Meme Tomosentez ile hareketli tüp ve dedektör teknolojisi ile rutin mamografi tetkikine ek olarak 1 mm kesit kalınlığında görüntüler elde edilerek dokular birbirinden ayrıştırılabilmekte ve detaylar daha net değerlendirilmektedir. Bu sayede hem daha çok lezyon tanımlanmakta hem de lezyonların mammografik kriterleri daha net değerlendirilmektedir. Mamografinin tanı değerini düşüren en büyük etkenin üst üste binen yoğun meme yapısı olduğu düşünülürse kesitsel görüntüleme Digital Meme Tomosentezi bu alanda teknolojinin sağladığı en büyük avantajdır.

Digital Meme Tomosentezi rutin iki planda alınan mamografi tetkikine ek olarak tek planda alınan ilave bir incelemedir ve tetkik süresine yalnız 4-5 sn kadar uzatmaktadır. Alınan doz miktarı tek poz mamografi ile eşdeğer olup tüm verilerden geriye dönük olarak 1 mm kalınlığında planlar elde edilir.

Meme kanserinde erken tanının hayat kurtardığı ve bilinen en iyi savunma yöntemi olduğu bilinmektedir. Mamografinin tanı değerini ve güvenirliğini artıran bu teknoloji hem hasta hem de hekim güvenliği açısından konvansiyonel mamografiye yeni bir boyut katmaktadır.

Spesmen grafisi:

Memede şüpheli görülen lezyonun yeri ameliyat öncesi işaretlenir. İşaretleme telle ya da radyoaktif madde yardımıyla yapılabilir.

İşlem radyoloji bölümünde, mamografi, US ya da MR rehberliğinde uygulanır. Ameliyatta çıkarılan doku radyoloji bölümüne gönderilerek filmi çekilebilir. Spesimen grafisi denilen bu filmde doğru alanın çıkarılıp çıkarılmadığına bakılarak cerraha bilgi verilir.

Ekip işi olan bu prosedür Meme Sağlığı Merkezimiz’de güvenle yapılmaktadır.

Stereotaktik işaretleme:

Memedeki lezyonu küçültmek amacıyla hastaya uygulanacak kemoterapi öncesi lokal anestezi altında radyolojik görüntüleme yöntemi ile lezyon belirlenmesi ve radyoloji uzmanı tarafından lezyon içine marker yerleştirilme işlemidir.

Kemoterapi sonrası lezyon küçülmüşse ya da kaybolmuşsa bu markerın yerleştiği alana ameliyat sabahı Radyoloji Uzmanı tarafından işaretleme yapılır.

Ameliyatta cerrah, bu alanı çıkartır ve patoloji uzmanı markerın olduğu yeri tümörün merkezi kabul ederek çıkartılan dokuyu inceler. Bu yöntemle ayrıca radyolojik tetkiklerle görüntülenen ancak elle meme muayenesinde hissedilemeyen lezyonlar da ameliyat öncesi işaretlenebilir.

Meme elastografi:

Elastografi dokudaki gerinim derecesini ölçerek dokunun sertliği / kıvamı hakkında bilgi sağlayan yeni gelişmiş dinamik bir ultason tekniğidir.

Standart ultrason memede duyarlılığı yüksek, ancak özgüllüğü oldukça düşük bir metottur.

Elastografi, ultrasonun özgüllüğünü arttırarak, gereksiz biyopsi sayısını azaltmaktadır.

Meme ultrasonu:

Ultrasonografi ile iç organların yapısı ve hastalıklar anında (real-time) görüntülenebilmektedir.

Ultra ses dalgaları (ultrasound) ile çalışan ultrasonografinin insan vücuduna hiç bir zararı olmaması bu inceleme tekniğinin bir diğer avantajıdır.

Bu özelliği nedeniyle periyodik check-up programlarının önde gelen tercihleri arasında yer almaktadır.

Ultrason, mamografi ile birlikte kullanılabilecek iyi bir yöntem haline gelmiştir. Genellikle, mamografide bulunan belirli bir bölgeye bakmak için kullanılır. Ayrıca, kist ile katı kitleler arasında ayırım yapma olanağı sağlar.

Meme Check-Up

Her sağlıklı kadın 20 – 40 yaş arası 3 senede bir, 40 yaş sonrası her yıl genel cerrahi uzmanına meme muayenesi yaptırmalıdır.

40 yaş sonrası her yıl mamografi çekilmesi gerekir. Mamografi ile alınan radyasyon dozu çok azdır. Meme Check-Up bünyesinde ailesinde kanser hikayesi olanlarda mamografi çekilme yaşı 30’a iner. Bu kadınların 30 yaşından itibaren düzenli kanser risk takibi yapılmalıdır. Mamografiye meme ultrasonu eklenebilir.

Meme kanseri olan kadınların %5’inde mutasyona uğramış BRCA 1 ve 2 genleri mevcuttur. Bu genlerin tespiti ile bu kadınların kanser kontrolleri daha düzenli yapılabilir.

Meme Check-Up bünyesinde yer alan tetkikler şunlardır;

  • Genel Cerrahi Muayenesi
  • Dijital Mamografi
  • Meme Ultrasonografi
  • Tam Kan Sayımı
  • Sedimantasyon tayini
  • CA 15 – 3 ölçümü

MR:

Mamografilerde bulunan kanserlerin veya meme kanseri riski yüksek kadınların incelenmesinde özel MR türleri kullanılabilir. Hatta klavuzlarda meme taraması amacıyla uygun hastalarda meme MR kullanımı bile önerilmektedir.

İleri teknolojinin son ürünü olan manyetik rezonans (MR) cihazı, güçlü bir manyetik alan içine alınan bedenden radyo frekansları aracılığıyla görüntü alma yöntemidir.

Röntgen ışını ya da diğer hiçbir zararlı madde kullanmadan çalışan bu sistem ile beyin dahil tüm iç organlardan bir anatomi atlası kadar ayrıntılı görüntü elde edilebilmektedir.

MR’ın bu özelliği hastalıkların teşhisinde yeni bir çığır açmıştır.

MR Anjiografi yöntemi, damarların görüntülenmesinde hasta ve doktor için zahmetli bir yöntem olan klasik anjiografinin yerini hızla almaktadır.

Duktografi : (galaktografi)

Özel bir röntgen tetkiki olup, meme başı akıntısının sebebinin belirlenmesinde bazen yardımcı olmaktadır. Meme başındaki kanalın açıklığına ince plastik bir boru yerleştirilir. Röntgen filminde kanalın görülmesini sağlayan bir madde enjekte edilir. Kanalın içinde bir kitle varsa görüntülenebilir. r.

PET:

İnsan vücudunun ayrıntılı görüntülenmesinde ulaşılan en üstün teknoloji mucizesi olan PET CT’de ilaç olarak kullanılan şey bildiğimiz şekerdir.

Şeker, çok küçük miktarda dışarıya sinyaller veren radyoizotoplarla bağlanır ve hastanın damarına verilir.

Radyoizotoplu şeker, çok küçük de olsa kanser hücrelerinin içine girebilme özelliğine sahiptir. Çünkü kanser hücreleri çok şeker kullanırlar. Böylelikle kanser daha çok küçükken yakalanabilir ve tedavisi kolaylaşır. Amaç çok küçük kanser hücrelerinin vücudun neresinde olduğunu göstermektir.

Biyopsi:

Testler meme kanseri olabileceğinizi gösteriyorsa kesin olarak öğrenmenin yolu biyopsi yaptırmaktır. Bu işlem sırasında, ilgili alandan hücreler alınarak laboratuvarda incelenir. Birçok biyopsi türü vardır.

nce iğne aspirasyon biyopsisi (İİAB): Bu testte, çok ince bir iğne kullanılarak kitleden sıvı çekilmeye çalışılır. İğneyi kitleye isabet ettirmek için ultrason kullanabilir. Çekilen sıvı berrak ise kitlenin iyi huylu kist olma olasılığı yüksektir. Kanlı veya bulanık sıvı kist anlamına gelebileceği gibi nadiren kanser de olabilir. Eğer kitle katı ise, küçük doku parçaları alınır. Bu parçalara mikroskop ile bakılarak kanser olup olmadığı incelenir. Biyopsi net bir sonuç vermediği takdirde , ikinci bir biyopsi veya farklı türde bir biyopsi yapılması gerekebilir.

Stereotaktik kalın iğne biyopsisi: Bu testte kullanılan iğne, ince iğne biyopsisinde kullanılandan daha kalındır. Birkaç doku parçası almak için kullanılır. Biyopsi lokal anestezi ile yapılır.

Cerrahi biyopsi: Bazen mikroskopla incelemek için kitlenin bir kısmı veya tamamının çıkarılması için cerrahi uygulanması gerekir. Tüm kitle etrafındaki bir miktar normal doku ile birlikte çıkarılması gerekir. Genelde lokal anestezi uygulanır.

Biyopsi laboratuvar testleri:

Biyopsi ile alınan dokular laboratuvarda incelenerek iyi huylu veya kanser ayırımı yapılır. Kanser değilse ek bir tedavi gerekmez. Eğer kanserse, kanserin türü ve invaziv olup olmadığı hakkında biyopsi ile bilgi edinilebilir.

Biyopsi örneğine 1’den 3’e kadar bir derece verilir. Normal meme dokusuna daha çok benzeyen kanserlerin daha yavaş büyüme ve yayılma eğilimleri vardır. Genellikle, düşük derece yavaş büyüyen kansere, yüksek derece ise hızlı büyüyen kansere işaret eder. Derece, sonucun (prognoz) tahmin edilmesine yardım eder.

Tümör derecesi, özellikle lenf bezi tutulumu olmayan küçük tümörlü hastalarda önem taşır. Bu tür hastalarda tümör çıkarıldıktan sonra ek bir tedaviye gerek kalmayabilir; ancak yüksek dereceli tümörlere sahip hastalara genellikle hormon tedavisi veya kemoterapi uygulanır.

Meme Kanseri Yayılımını Bulmak İçin Kullanılan Testler:

  • Akciğer filmi,
  • Kemik sintigrafisi,
  • BT (bilgisayarlı tomografi),
  • MRG (manyetik rezonans görüntüleme),
  • PET (pozitron emisyon tomografi) tetkiki.

Meme hastalıkları ve kanserin tanısı için hangi tarama ve tetkikler yapılır?

Meme hastalıkları ve kanserin tanısı için hangi tarama ve tetkikler yapılır? Erken tanı ve tedavi için yapılan testler son derece önemlidir.

Tarama özellikle sağlıklı herhangi bir şikayeti olmayan kişilerde erken bulguları saptamak için yapılır.

Taramadan iyi eğitimli güncel gelişmeleri takip eden özel muayene ve testleri uygulama konusunda donanımlı bunları yorumlama konusunda tecrübeli multidisipliner bir ekip tarafından yapılması son derece önemlidir.

Bu anlamda 40 yaşın üzerinde yılda bir meme muayenesi yapılması gerekir.

Yıllık meme muayeneleri eğer kişinin ailesinden kaynaklı yada çeşitli faktörler ile risk altında olduğu saptanırsa 20 yaşından sonrada başlanabilir.

40 yaşından sonra 64-70 yaşlarına kadar yıllık mamografi takipleri yapılmalıdır.

Tarama da yeri olmasa da özellikle ultrason meme emarı tomosentez elastografi gibi testlerden de faydalınabilinir.


meme-kanseri-multidisipliner-yaklasim-1200x799.jpg
20/Eyl/2018

Meme sağlığı alanı tıbbın farklı dallarında uzman hekimlerin iletişim içinde birlikte çalışmasını zorunlu kılar. Multidisipliner çalışma yaklaşımımız (çok dallı bilimsel yaklaşım) hasta kaygılarını en aza indirmekte, tanı ve tedavide başarı oranını maksimum düzeye yükseltmektedir.

Haftada bir gün tüm uzmanların katılımı ile yapılan meme kanseri tümör konseyi ve bilimsel çalışma toplantıları, birlikte çalışma ve başarma disiplinini sağlamaktadır.

Meme kanseri tanı ve tedavi ekibimizde;

  • Memenin filmini (mamografi, tomosentez) çeken, ultrasonografisini ve MR’ını (Manyetik Rezonans Görüntüleme)çeken ve değerlendiren, meme konusunda uzmanlaşmış meme radyolojisi uzmanları
  • Meme kanseri konusunda uzmanlaşmış meme cerrahları ve meme plastik cerrahisi uzmanları
  • Meme kanserindeki farklı hücre ve dokuları, lenf bezlerini değerlendiren, ameliyat sonrası kesitleri inceleyebilen meme patolojisi uzmanları
  • Meme kanserinin ilaçla tedavisini yapan meme medikal onkoloji uzmanları
  • Memenin ışın tedavisini yapan meme radyoterapisi uzmanları
  • Kol ödemi ile ilgilenen fiziksel tıp ve rehabilitasyon uzmanı
  • Nükleer tıp uzmanı
  • Psikoloji psikiyatri uzmanları yer almaktadır.

Meme kanserinin tedavisinde ekibin önemi nedir?

Tüm kanser türlerinde olduğu gibi meme kanserinde de tedavi sürecince tedavi sonrasında hastanın sosyal medikal ve psikolojik olarak desteğe ihtiyacı vardır. Bu destek anlamında hasta merkezde olacak şekilde diğer branşlar tarafından destek multidisipliner bir çalışma ile sağlanabilir.

Ekip de genel cerrahi doktoru başta olmak üzere patoloji doktoru, radyoloji doktoru, plastik cerrahi doktoru, kadın doğum doktoru, medikal onkoloji ve radyasyon onkoloji doktorları, meme cerrahisi hemşiresi fizyoterapist eczacı yer almalıdır. Bu anlamda bu ekibin multidisipliner çalışması ile bir meme ünitesi bile bir hastanede oluşturulabilir.

Multidisipliner yaklaşım ile hasta başvurduğunda ilk önce cerraha başvurur ve cerrah hastadaki lezyonun değerlendir. Radyolog biyopsiyi alır. Patolog tanısını koyar. Arkasından bu tanı değerlendirmesi bir konseyde değerlendirilir ve hastaya direk ameliyat mı yoksa ameliyat öncesinde medikal tedavi verilip arkasından ameliyata mı alınması karar verilir.

Bunlar konseyde alınan kararlarla netleştirilir. Arkasından cerrah gerekirse plastik cerrah doktoru ile beraber girip ameliyatını tamamlar. Ameliyat sonrasında pataloji doktoru nihai pataloji sonucunu belirleyip konseye sunduğunda konseyde medikal onkolog radyosyon onkoloji doktoru bundan sonraki süreçteki tedavisi belirler. Bu süre içerisinde tedavi ile ilgili desteklerini kadın doğum doktorunun sunduğu gibi hastaya psikolog ve cerrahi hemşiresi desteklerini sunar. Ancak bu şekilde multidisipliner bir çalışma ile etkili ve iyi bir sonuç alınabilir.

 


turkiye-de-meme-kanseri-1200x800.jpg
20/Eyl/2018

Meme kanseri, dünyada olduğu gibi, Türkiye’de de kadınlarda en sık görülen kanserdir. Dünyanın diğer ülkelerinde olduğu gibi ülkemizde de kansere bağlı ölümler kalp ve damar sistemi hastalıklarına bağlı ölümlerin ardından 2. sırada yer almaktadır.Ancak kanser önlenebilir kontrol edilebilir hastalıklar arasındadır. Türkiye gibi gelişmekte olan ve az gelişmiş olan ülkelerde kanser hastalığının kontrolü için kanserin tarama, tanı,ve tedavisinde harcanan bütçenin artırılması ve korunma mekanizmalarının çok etkili bir şekilde planlaması yapılmalıdır.

Toplanan veriler ışığında ülkemizde kadınlarda en sık görülen kanser meme kanseri olup (yüzbinde 45) bunu tiroid ve kalın barsak kanserleri izler. Yıllara göre dağılımına baktığımızda meme kanserinin ülkemizde son yıllarda daha da arttığı görülmektedir.En sık ölüme yol açan kanserler arasında ise meme kanseri ülkemizde 8. sırada yer almaktadır.

Tanı anındaki evre, meme kanserinin tedavisini,hastanın genel , hastalıksız ve hastalıklı sağ kalım sürelerini belirlemede en önemli faktördür. Bu bağlamda ülkemide kanseri erken teşhis etmek için tarama programları 2012 yılında revize edilmiş ve 40-69 yaş arasında tarama yapılması sağlık politikası olarak belirlenmiştir. Yapılacak tarama için hedef kitle yaklaşık 12 milyon kişidir.

Yapılacak olan taramanın standartları ise türkiye halk sağlığı kurumu kanser dairesi başkanlığınca belirlenmiş olup, şu şekilde tanımlanmıştır: ‘ meme kanserinde ideal tarama 2 yılda bir yapılacak olan mamografi çekimidir.Tarama sırasında her iki meme için de yandan ve yukardan olmak üzere ikişer poz çekim yapılır. Tarama filmleri 2 ayrı radyoloji doktoru tarafından birbirinden habersiz olarak  değerlendirilmeli ve kişinin izlenmesinde iki radyoloğun önerilerine de uyulmalıdır. Asıl tarama yöntemi mamografi olmakla birlikte mamografinin etkinliğini artırmak için taramaya katılan her kadına klinik meme muayenesi yapılmalıdır.Ayrıca toplumda farkındalık yaratmak için 20 yaşından itibaren her kadına kendi kendine muayene yapması için danışmanlık hizmeti verilmelidir.

Mamografik tarama ve sonucunda pozitif çıkan hastanın nasıl ve ne sürede tedavi edilmesi avrupa birliği tarafından meme kanserii tarama ve tanı klavuzunda belirtilmiştir.Türkiyenin de kabul ettiği bu klavuzda iğne biyopsileri  ile meme kanseri tanısı alma oranı >%90, ikinci ameliyat gereksinimi <%10, operasyon kararı verilmesi ile operasyona alınması arasında geçen süre <15 iş günü olmalıdır.

Cerrahi tedavi için belirtilen standartlar ise şu şekildedir:

-Cerrah multidisipliner ekibin bir üyesi olarak meme kanserinin hem tanısında hem tedavisinde rol oynar.Cerrahlar meme cerrahisi konsunda özel eğitimler görmeli,iletişim ve danışmanlık kursuna girmiş olmalı.Ameliyattan önce hastasını görmeli ve muayene etmelidir.

-Hastaların çoğunda (>70) tanı cerrahi işleme gerek kalmadan konabilmelidir. Bu sayede kanser olmayan kadınların ameliyat edilmesi sınırlandırılmış olacaktır.

-Mikrokalsifikasyon gibi elle saptanmayan lezyonu olan kişilerde lezyonun bütününün çıkartılmasını sağlamak için ameliyat öncesi dokunun işaretlenmesi, çıkardıktan sonra radyolojik olarak teyyid edilmesi gerekir.Cerrahların ise hastalarına vakaların %80’de bu şekilde meme koruyucu cerrahi ile etkili sonuç alınabildiğini anlatması gerekir.

-Cerrahlar mastektomiyi (memenin tamamının alınması) büyük boyulu tümör (<4 cm) olması veya yüksek yineleme riski sebebiyle meme koruyucu cerrahi uygun görülmeyen hastalarda önermelidir.Kadınlara ameliyat sırasında ve sonrasında rekonstriksiyon seçeneği sunulmalıdır.

-Daha büyük tümörleri olan kadınlara ,ameliyattan önce tümörün boyutunu küçültmeyi denemek amacıyla kemoterapi  önerilmelidir.

-Cerrahlar çıkarılan tümör dokusunun etrafında güvenli (negatif) sınırlar bırakmalı patologlar da bu sınırları belgelemelidir.

-Koltuk altı lenf bezlerinde sıçrama olup olmadığını saptamak için sentinel lenf nodu biyopsisi işlemi uygulayan tüm cerrahlar bu konuda özel eğitim almış olamlıdır.

-Meme kanseri tedavisi görmüştüm kadınlar,tedavi sonuçlarının takibi ve nüks hastalığın saptanması için en az yılda bir kez izlenmelidir.

Türkiye’de Meme Kanseri Sıklığını Biliyor Musunuz?

Meme kanseri ile mücadele etmek risk faktörlerini belirlemek,hastalığın tanı ve tedavi başarısını artıracak potansiyele sahiptir.Bilinen meme kanseri risk faktörleri; kadın olmak, 50 yaş üzeri olmak, BRCA1-2 genlerinin pozitif olması, ailede meme kanseri olması, şişmanlık (BMI>25), doğurmamak, 30 yaşından sonra doğurmak, uzun süre doğum kontrol hapı kullanmak, menapozda hormon replasman tedavisi almak, meme bölgesine çocukluk döneminde ışın tedavisi almış olmaktadır.

Türkiye’ de 2009 yılında yapılan bir çalışmada ;yaşın 50nin üzerinde olması, düzenli jinekolojik muayene yaptırmak, günlük gazete okumak, ve bir sosyal güvencenin olması, mamografi çektirilmesini arttıran faktörler olarak izlenmiştir. Kadınlar kendilerini meme kanseri konusunda en fazla medyanın bilgilendirdiğini, doktor ve hemşireler tarafından yönlendirildiğinde ise daha fazla mamografi çektirdiklerini belirtmişlerdir. Meme kanserinin en sık kadın kanseri olduğunu, tedavi edilebilir olduğunu, ve mamografinin ücretsiz olduğunu bilmek mamografi çektirme sıklığını artıran faktörler olarak izlenmiştir. Mamografinin gerekli olduğunu bilmemek ve radyasyon korkusu mamografi çekilmesini engelleyen en önemli faktörler olarak saptanmıştır.


meme-kanseri-evreleri.jpg
20/Eyl/2018

Meme kanseri yavaş ilerleyen bir kanser türüdür. 5-7 yıl içerisinde 1 cm büyüklüğe erişen tümör, önce lenf kanalları ile koltuk altı lenf bezlerine sonrasında ise kan yoluyla karaciğer ve kemik gibi uzak organlara yayılabilir.

Tümörün hangi aşamada olduğu ve nerelere yayıldığını öğrenmek için evreleme yapılır ve tedaviye buna göre karar verilir.

Meme kanserinde evreleme için TNM isimli bir sistem kullanılır.

Buna göre T tümör çapını, N hastalıklı koltuk altı lenf bezi sayısını, M ise uzak yayılım (metastaz) durumunu belirtir.

Meme kanserinde 4 evreden bahsedilebilir. Evre I, II ve bazı evre III tümörler erken evre meme kanseri kabul edilir. Evre III tümörlerinin bir kısmı ile evre IV tümörleri ise meme kanserinde ileri evre olarak adlandırılır. Meme kanserinde evreleme yaparken tümörün büyüklüğü, çevredeki lenf nodlarına yayılıp yayılmadığı göz önüne alınır.

Buna göre meme kanseri evrelerini şu şekilde tanımlayabiliriz;

Evre 0 – DCIS (henüz kanser gelişmemiş, kanser öncesi evre demektir)

Evre-1; Tümör boyutunun 2 cm.’den daha küçük olmasıdır ve tümör başka bir yere yayılmamıştır.

Evre-2; Tümör boyutunun 2 ve 5 cm. arasında olmasıdır. Fakat burada bazı alt gruplarında tümör hücreleri koltuk altı bezlerine miktarı fazla olmamakla birlikte yayılım yapabilir.

Evre-3; Tümörün 5 cm.’den büyük olmasıdır ya da 5 cm.’den küçük tümör olup koltuk altı bezlerinde fazla sayıda paket halinde tutulum olması, göğüs kasları duvarına tutulum olmuş olması, meme başını tutmuş olması ya da boyundaki lenf nodlarına doğru yayılım yapmış olması evre-3 olarak tanımlanır.

Evre-4 ise meme kanserinin başka organlara sıçramış olmasıdır.


meme-kanseri-turleri.jpg
17/Eyl/2018

Meme kanseri türleri biyopsi ile alınan doku üzerinde yapılan patoloji incelemesi sonucunda belirlenir.

 Meme kanserinin bir çok türü bulunmasına rağmen genel olarak iki ayrı başlık altında değerlendirilmektedir:

  • Meme kanallarını oluşturan hücrelerde oluşan duktal karsinom
  • Memenin süt bezlerinde oluşan lobüler karsinom

Duktal ve lobüler karsinomlar kendi içlerinde yayılma göstermeyen non-invaziv/in situ tümörler ve yayılma özelliği olan invaziv tümörler olarak ikiye ayrılmaktadır.

Duktal Karsinoma In Situ:

Elle muayenede belirlenemeyen ve mamografide düzensiz yapısı ve kireçlenmelerle kendini gösteren bir kanser türüdür. Bu hastalığa sahip olan hastanın meme başı akıntısı da olabilir.

Lobüler Karsinoma In Situ:

Her iki memede de meme kanseri oluşma riskini 8-10 kat artıran önemli bir durumdur. Bu durumda olan hastalar düzenli olarak kontrol ve yakın takip altında tutulmakta ve aynı zamanda hastaya koruyucu ilaçlar da verilmektedir. Bazı hastalarda koruyucu amaçlı her iki memenin alınması ve meme dokusu içinin boşaltılması gibi işlemler yapılabilmektedir. Hastanın kozmetik açıdan herhangi bir sorun yaşamaması için uygulanan cerrahi yollarla protez ve meme rekonstrüksiyonu gibi işlemler de hastaların sosyal yaşamlarına olumlu katkı sağlamaktadır.

10 yıl öncesine kadar meme kanseri sadece 2 grupta sınıflandırılabilen meme kanseri günümüzde, 4 değişik alt grupta toplanmaktadır. Ayrıca farklı tedavi stratejileri ile birey ve bireyin tümörüne özgü tedavi yöntemleri geliştirilmiştir.

Invaziv (Yayılım Gösteren) Karsinoma

Kanser başlangıç yeri olan hücrenin üst katmanından daha ileri yayılma göstermesi ile invaziv kanser türü oluşur. Meme kanserlerinin çoğu, invaziv karsinomdur. Yayılma özelliği gösteren kanserler arasında, meme kanallarını oluşturan hücrelerden ortaya çıkan duktal karsinom en sık rastlanan meme kanseri tipidir.

Inflamatuvar Meme Kanseri

Meme kanserinin en hızlı ve kötü seyirli tipi olarak bilinmektedir. Memeyi tamamen saran iltihabi hastalıklarıyla belirtileri benzerlik göstermektedir. Kitle belirtisi vermez ve bazen de yalnızca kızarıklık ve sertlik gibi belirtilerle ortaya çıkabilir. Antibiyotik tedavisine rağmen iyileşmeyen meme hastalıklarında mutlaka altta yatan bir kanser olup olmadığı araştırılmalı, aksi ispatlanana kadar hastanın kanser olduğu düşünülerek gerekli tetkik ve incelemeler yapılmalıdır.


meme-kanseri-belirtileri.jpg
17/Eyl/2018

Memede ele gelen kitleler her zaman kanser anlamına mı gelir ? Biyopsi ne zaman istenir?

Tabi ki her zaman kanser olmayabilir. Memedeki kitlelerin çoğu kanser olmayan memenin iyi huylu kitleleridir aslında. Kadının yaşına göre değişmek ile beraber memedeki kitlelerin kanser olma oranı % 10- 20 arasında değişir. Ancak Kanser olan birinde ilk bulgu memede kitle görünmesidir bu oran %70’ lerdedir.

20 li yaşlarda ele gelen kitle genelde memedeki iyi huylu fibroadenom denilen lezyonlardır. Bu lezyonlar iyi sınırlı hareketli etraftan düzgün bir şekilde sınırları ayrılabilen kitlelerdir. Zamanla küçülüp kaybolabileceği gibi yıllar içerisinde daha da büyüyebilir.

30-40. yaşlara gelindiğinde memedeki kitlerin büyük bir çoğunlu kistlerdir. Bu kistler dönem dönem ağrı yapabilir. Özellikle adetten bir hafta önceki dönemde ağrılar olur adetin bitmesiyle birlikte ağrılar geçer. Bu kistler yine yıllar içersinde daha da büyüyebilir.

40. Yaşından sonraki kitlelerde ise özellikle meme kanseri açısından dikkatli olmak gerekir.

Kişinin memesinde yada koltuk altında ele gelen bir kitle hissi varsa meme başında tek taraflı kanlı bir akıntı varsa meme başında içeriye çökme varsa meme cildinde bir şekil bozukluğu ciltte kızarıklık iyileşmeyen yaralar varsa bu konuda şüphe ile yaklaşıp bir genel cerrahi doktoruna muayene olmakta fayda vardır.

Bu sırada yapılan muayene ve değerlendirmelerden sonra yapılan çeşitli görüntüleme tetkiklerinden sonra doktor bu sonuçları değerlendirir ve kesin tanı için gerekli görürse kitle için biyopsi yapar.

Memede veya koltuk altında bir kitle veya kalınlık.

Memede ele gelen kitlelerin %80-85′i, kanser dışı nedenlere bağlıdır.  Kanser açısından şüpheli kitleler genellikle sert, düzensiz kontürlü ve hareketsizdir.

Bununla birlikte memede ele gelen her türlü kitle mutlaka meme konusunda uzmanlaşmış bir genel cerrah tarafından muayene edilmeli ve değerlendirilmelidir.

Meme ucunun içeri dönmesi . Bazı kadınlarda çocukluktan itibaren her iki meme başı da içe çekik olabilir.Bu herhangi bir hastalık anlamına gelmez. Böyle durumlarda bebek emzirmek de çoğu kez mümkün olmaz. Bu gibi yapısal bozukluklar kozmetik amaçlı ameliyatla düzeltilebilir. Ancak kanser açısından önemli olan, tek meme başının son zamanlarda içeri çekilmesi durumudur. Meme başında sonradan gözlenen çekinti, kızarıklık veya herhangi bir değişiklik kanser habercisi olabileceği gibi yağ nekrozu denilen basit bir meme rahatsızlığından da kaynaklanıyor olabilir.

meme ucundan akıntı (özellikle kanlı akıntı)

Meme derisinin yada ucunun pullu, kırmızı yada şiş olması, portakal kabuğu görüntüsü.
Bu noktada şunu belirtmem gerekir ki meme başındaki, çeşitli kremler kullanılmasına karşın ortadan kalkmayan, pullu, bazen kaşıntılı döküntüler iyi huylu olabilir . Ancak bunların Paget hastalığı adı verilen, nadir bir meme kanserine bağlı olma olasılıkları da vardır. Memenin Paget hastalığı genellikle bir döküntü ile başlar. Zamanla, meme başına akan süt kanalları boyunca büyüyebilir. Erken yakalanırsa tedavi edilebilir. Steroidli kremlerle tedavi edildiğinde ortadan kalkan döküntülerin ciddi olmadıkları sö

Adet döneminden hemen önce ortaya çıkan ve âdetten sonra kaybolan veya boyutça küçülen kitleler

Genelde  Bu tür değişiklikler bazen fibrokistik değişiklikler olarak yorumlanır. Memenin üst-dış kısmında daha sık görülmekle birlikte, memenin herhangi bir bölgesinde ortaya çıkabilirler. Menopoz öncesi yaşlarda bu tür değişikliklerin daha sık görülme eğilimi vardır. Bu değişikliklerin kesin nedeni bilinmemekte, kadın hormonları olan östrojen ve progesterona memenin anormal bir aşırı yanıtını yansıttığı düşünülmektedir. Koltuk altındaki lenf bezleri de memedeki, koldaki (böcek ısırması, kesik, kurdeşen) veya koltuk altındaki (tıraş etmeniz durumunda) günlük değişikliklere yanıt verdiğinden, boyutlarında değişiklik meydana gelebilir. Memede giderek büyüyen bir bölge veya kitle gibi belirtiler varsa, fizik muayene, ultrasonografi ile değerlendirilmesi ve hatta mamografi çekilmesi, ayrıca sıvı veya doku örneği alınarak incelenmesi önerilir.

Meme ucunun hassaslığı ve ağrı ?? , memenin boyutunda bir değişiklik ??

Genelde kanser belirtisi değildir. Ancak muayene edilmesi gereklidir.


meme-kanseri-genetik-yatkinlik-ve-ailesel-gecis.jpg
17/Eyl/2018

BRCA-1 ve BRCA-2 genleri vücudunuzun her hücresinde bulunan 20 bin genden sadece iki tanesidir. Bunlar tümör baskılayıcı genlerdir, yani kanseri kontrol etmek ya da önlemekte rol oynarlar.

Hem erkek hem de kadınlar BRCA-1 ve BRCA-2 genlerine sahiptir.

BRCA-1 ve BRCA-2 hatalı olduğunda veya mutasyona uğradıklarında düzgün olarak çalışmayı durdururlar. Hücreler ne zaman büyüyecekleri, bölünecekleri ile ilgili doğru talimatları alamayabilir ve hızlı büyüyerek tümör oluşturabilirler.

Meme veya yumurtalık kanseri gelişen az sayıda kadında BRCA-1 ve BRCA-2 genlerindeki mutasyon nedeniyle kanser gelişir. BRCA-1 ve BRCA-2 birçok kalıtsal meme ve yumurtalık kanserinden sorumludur ancak bu kanserler için riski artıran diğer gen mutasyonları da vardır. Anormal BRCA1 ve BRCA2 genleri tüm meme kanserlerinin yaklaşık %10’undan sorumludur.

BRCA1 ve BRCA2 genlerinde kalıtsal mutasyonlar nadirdir. Ancak bu gen mutasyonu olan bir ebeveynin, çocuklarının her birine mutasyona uğramış olan geni geçirme ihtimali yüzde 50’dir. Anne ya da baba, herhangi bir BRCA-1 veya BRCA-2 mutasyonlarını erkek veya kız çocuklarına miras bırakabilir.  Ancak, meme kanserli kadınların çoğunun aile öyküsünde meme kanserinin bulunmadığının da unutulmaması gerekir.

Bir kişide bu gen mutasyonunun olup olmadığı genellikle kan veya tükürük toplama kiti ile yanak hücreleri topluluğundan alınacak örnek üzerinde yapılan genetik test ile belirlenir.

Ailesel geçiş ise genetik geçişten farklı bir kavramdır.

Aile hikayesinde meme kanseri olanlar hastalığın oluşması bakımından yüksek risk altındalar. Fakat meme kanseri olan kadınların %85′ inin ailesinde meme kanseri hikayesi yoktur. Aile hikayesi sadece anne, kız ve kız kardeşten oluşan yakın akrabaları kapsar. Eğer aile bireylerinden menopoza girmiş, 50 ve daha üstü yaşta meme kanseri teşhisi konmuş olan biri varsa hayat boyu risk sadece %5 artar. Aile bireylerinden menopoz olmamış olanın riski %18,6′ dır. Eğer yakın aile bireylerinden menopoz öncesi ve iki taraflı meme kanseri olan varsa, hayat boyu risk %50′ dir.

Belirgin bir şekilde pozitif aile geçmişi olan ve menopoz öncesi meme kanseri olan kadınlar, mamografi çektirmeye aile bireylerinin teşhis yaşından 10 yıl önce başlamalılar.

Meme Kanserinde Genetik Yatkınlık (BRCA1 ve BRCA2 genleri) Merak Edilen Sorular

Genetik meme kanseri sık mıdır?

Zannedildiği kadar sık değildir. Genetik meme kanserleri tüm meme kanserlerinin yaklaşık % 10’unu oluşturur. Geri kalan grupta ise kanser gelişiminde çevresel ve kişiye özel faktörler rol oynar.

Genetik meme kanserlerinin özellikleri daha mı farklıdır?

Meme kanseri sıklığı yaşla artar ancak genetik kanserler genellikle erken yaşta ortaya çıkar. Kanserin genç yaşta görülmesi, iki memede birden olması, her iki yumurtalıkta ortaya çıkması, diğer kanser tipleri ile birlikte olması gibi durumlarda genetik kanserler düşünülmelidir.

Genetik meme kanseri gelişimi için kimler risk altındadır?

Yakın akrabalarda meme ya da yumurtalık kanseri tespit edilmesi, yakalanma yaşının 35 yaş altında olması, ailede erkek akrabada meme kanseri bulunması gibi durumlarda meme kanseri görülme riski artar.

Kalıtsal meme kanseri gelişme riskini belirlemede kullanılan genetik testi herkes yaptırmalı mıdır?

Belirli risk faktörleri varlığında, test sonucuna göre doktor tarafından önerilecek koruyucu girişimleri kabul eden kişilerde uygulanması önerilir. Test sonuçlarının kişinin psikolojisi üzerine olan etkileri göz ardı edilmemelidir.

Risk belirlemede en sık kullanılan genetik testler hangileridir?

BRCA1 ve BRCA2 genlerindeki mutasyonların meme ve yumurtalık kanseri gelişimi ile ilintili olduğu bilinmektedir. Kan örneği alınarak bu genler değerlendirilir. BRCA1 geninde mutasyon saptanması halinde bir kadının meme kanserine yakalanma riski %85, yumurtalık kanserine yakalanma riski ise %45-50 civarındadır. BRCA2 geninde saptanan mutasyonlarda ise meme kanserine yakalanma riski %40-45, yumurtalık kanserine yakalanma riski ise %15 olarak bildirilir. Ancak bu rakamlar hayat boyu riski belirler, kimse kanserin kaç yaşında ortaya çıkacağını öngöremez.

Meme kanseri gelişimine neden olan başka genlere ait mutasyonlar var mıdır?

BRCA1 ve BRCA2 dışında TP53, PTEN gibi başka genlerde oluşan mutasyonlar meme kanseri gelişimine neden olabilir, ancak daha az sıklıkta. Çok sayıda geni analiz eden testler de vardır.

Genetik testlerde risk olmadığı görülürse meme kanserine kesin yakalanmayacağımız söylenebilir mi?

Genetik testlerin negatif çıkması halinde sadece kalıtsal meme kanserine yakalanma olasılığı büyük ölçüde ortadan kalkar. Kişi bu durumda genetik dışı nedenlerle edinilen meme kanseri için toplumdaki bireylerle aynı riske sahiptir.

Genetik test kimlere önerilir?

Ailede bir kişide BRCA1/BRCA2 gen mutasyonunun tespit edilmesi halinde diğer aile fertlerine test yaptırması önerilebilir. Bunun dışında kabaca söylemek gerekirse, erkek aile ferdinde meme kanseri olması, 45 yaş altında meme kanseri tanısı alan bir kişinin yakında akrabalarında meme, yumurtalık ya da karın zarı kanseri hikayesinin olması, meme kanserinin yumurtalık, karın zarı kanserleri ile birlikte görülmesi ve birbirinden bağımsız iki meme kanserinin aynı kişide tespit edilmesi gibi durumlarda belirli kriterler gözetilerek hekim tarafından genetik test önerilebilir.

Genetik meme kanseri gelişme riski belirlenen kişilerde nasıl bir yol izlenir?

Genetik testlerle risk belirlenmesi halinde cerrahi girişim önerilir. Bu amaçla her iki memenin çıkartılması (mastektomi) ve hastanın kendi dokuları ya da protez kullanılarak yeni meme yapılması (rekonstrüksiyon) işlemleri uygulanır. Yumurtalık kanseri gelişimine karşı her iki yumurtalığın laparoskopik yani kapalı ameliyatla çıkartıldığı ooforektomi işlemi uygulanır.

Risk varlığında uygulanacak önlemler test öncesi konuşulmalıdır. Ameliyat istemeyen kişilerde test kararı alınırken, test sonuçlarının hastada yaratabileceği psikolojik sonuçlar iyi değerlendirilmelidir. Test yapılmamış fakat ailevi kanserler nedeniyle yüksek risk altında olduğu tespit edilen kişilerde yakın takip önerilir.

Test yerine yakın takibi tercih eden yüksek risk altındaki kişilerde nasıl bir yol izlenir?

Meme kanseri taramalarına normalde 40 yaşında başlanırken, genetik meme kanseri için yüksek risk altında olduğu belirlenen kişilerde uygun yöntem belirlenerek taramaya daha erken yaşta başlanır. Yakın akrabalarında meme, yumurtalık, erkek meme kanseri gibi kanserler varsa kadınların, yaş gözetmeksizin, bir meme cerrahına başvurarak risk analizi yaptırması ve takipte nasıl bir yol izleneceğinin belirlenmesi uygundur.

Üç boyutlu mamografi olarak bilinen tomosentez cihazının genetik meme kanseri için yapılan taramalarda bir yararı var mıdır?

Üst üste binen yoğun meme dokusunun lezyonu örtmesi ve lezyonun görünürlüğünü ortadan kaldırması mamografide yaşanan bir problemdir. “3D mamografi” yani “Digital Meme Tomosentez” de rutin mamografi tetkikine ek olarak 1 mm ara ile elde edilen görüntüler ekranda birleştirilir ve memenin üç boyutlu görüntülerine ulaşılır. Katlanan dokuların birbirinden ayrışması ve memenin tüm sahalarının daha detaylı ve net bir şekilde görüntülenmesi ile memede daha çok lezyon tanınabilir ve iyi huylu/kötü huylu ayrımı daha kolay yapılabilir. Dolayısıyla Digital Meme Tomosentezi, taramada mamografiye ek yararlar sağlar. Genetik meme kanserinin daha genç yaştaki ve yoğun meme yapısındaki kadınlarda daha sık görüldüğü düşünülürse tomosentez, bu grubun taranmasında da çok faydalıdır.

 

 


meme-kanseri-risk-faktorler.jpg
17/Eyl/2018

Kadınlarda en sık görülen kanser meme kanseridir ve meme kanseri kanserden dolayı olan ölümler sıralamasında Akciğer, mide, kalın barsak kanserlerinden sonra 4. sıradadır.

Meme kanseri için risk faktörleri ise:

Kadın : Kadın olmak meme kanseri oluşum riskini artırır. Fakat meme kanseri olan her 100 kadına karşılık 1 erkekte aynı hastalık görülebilir.

Yaş: Yaşlandıkça taşıdığınız risk artar. Doksan yaşına kadar yaşayacağınız varsayılırsa, tüm yaşamınız boyunca meme kanserine yakalanma riskiniz yaklaşık %14’tür. Bu durum kulağa korkunç gelebilir, çünkü 90 yıllık bir yaşam süresinde yaklaşık yedi kadından birinde meme kanseri görülmesi anlamına gelmektedir.

Fazla kilolu ya da şişman (obez) olmak:

Irk: Beyaz ırkta daha fazla görülür.Siyah ırkta ise daha agresif seyreder.

Yoğun meme yapısına sahip olmak:

Genetik faktörler:Günümüze kadar kalıtıma bağlı meme kanserleri iki gen ile ilişkilendirilmiştir:

BRCA1 ve BRCA2 genleri:

Bu genlerin görevi meme hücrelerinin normal olarak gelişmelerini sağlamak ve kanser hücrelerinin çoğalmasını engellemektir. Ancak bu genlerde bozukluk veya mutasyonlar olursa meme kanseri riskinde artış meydana gelir. Anormal BRCA1 ve BRCA2 genleri tüm meme kanserlerinin yaklaşık %10’undan sorumludur.

Çevresel Faktörler: Meme kanseri ve daha birçok hastalık riskini etkileyebilen birçok faktör bulunmaktadır: ne yediğiniz, yaptığınız egzersiz miktarı, sigara içip içmemeniz, çevrenizdeki kimyasallar ve daha niceleri. Ancak, belirli yiyecek veya kimyasalların yüksek veya düşük meme kanseri riskiyle kesin olarak ilişkili olduğunu söylemek zordur. Araştırıcılar halen, belirli yaşam tarzı ve çevresel faktörlerin meme kanseri riskini nasıl etkilediği konusunda mümkün olabildiğince bilgi elde etmek için yoğun olarak çalışmaktadırlar. Deodorant/ter önleyiciler meme kanseri riskini arttırmaz. Araştırma sonuçlarına göre saç boyası ile meme kanseri riski arasında bir ilişki yoktur.

Erken adet ve geç menopoz: 12 yaşından önce adet başlangıcı ve 50 yaşından sonra menopoz meme kanseri riskini arttırır.

Doymuş yağ oranı yüksek beslenme: Yağların cinsleri önemlidir. Kanola yağı ve zeytin yağı gibi tek bağlı doymamış yağlar meme kanseri riskini artırmazken mısırözü yağı gibi besinler obeziteye neden olarak dolaylı olarak riski artırır.

Meme kanserinde aile hikayesi: Aile hikayesinde meme kanseri olanlar hastalığın oluşması bakımından yüksek risk altındalar. Fakat meme kanseri olan kadınların %85′ inin ailesinde meme kanseri hikayesi yoktur.

Aile hikayesi sadece anne, kız ve kız kardeşten oluşan yakın akrabaları kapsar. Eğer aile bireylerinden menopoza girmiş, 50 ve daha üstü yaşta meme kanseri teşhisi konmuş olan biri varsa hayat boyu risk sadece %5 artar. Aile bireylerinden menopoz olmamış olanın riski %18,6′ dır. Eğer yakın aile bireylerinden menopoz öncesi ve iki taraflı meme kanseri olan varsa, hayat boyu risk %50′ dir.

Belirgin bir şekilde pozitif aile geçmişi olan ve menopoz öncesi meme kanseri olan kadınlar, mamografi çektirmeye aile bireylerinin teşhis yaşından 10 yıl önce başlamalılar. BRCA-1 ve BRCA-2 gen testleri yüksek riskteki hastaları belirleyebilir.

Bazı iyi huylu meme hastalıkları

*1.5- 2 kat risk oluşturanlar

Atipisiz benign proliferatif meme hastalıkları

Duktal hiperplazi,

Kompleks fibroadenoma,

Sklerozan adenozis,

Papillomatozis,

Radial skar 

Riskde 4-6 kat artış yapanlar 

Atipik duktal hiperplazi,

Atipik lobüler hiperplazi

Geç yada hiç doğum yapmamış olmak: 35 yaşına kadar hamilelik bir şekilde koruyucudur. Hiç doğum yapmamışlarda risk yüksek.Rahibelerin yüksek meme kanseri riski vardır. Fazla sayıda doğum yapmış olmak riskde minimal bir düşüş yapar.

Emzirme süresi: Tartışmalı olmakla beraber uzun emzirme süresi riski azaltabilmektedir (12 ay).

Menapoz sonrası hormon tedavisi almak : Çoğu çalışma 10 yıldan fazla östrojen alımının meme kanseri gelişiminde risk artışına sebep olduğunu göstermektedir.

Geçmiş meme kanseri hikayesi: Önceden meme kanseri olmuş hastaların diğer memelerinde kanser gelişme riski yüksektir. Bu risk yılda %1 ya da yaşam boyu %10 oranındadır. Meme kanseri teşhisinden sonra klinik izlemenin sebebi, sadece hastalığın yeniden oluşmasını değil aynı zamanda diğer memede ortaya çıkabilecek kanseri erkenden teşhis etmektir.

Hodgkin hastalığı için ışın tedavisi: Göğsüne ışın tedavisi uygulanan hastalar yaklaşık 10 yıl sonra yüksek meme kanseri riskine sahip olur, bu gruptaki hastalar erken teşhise önem verilmelidirler. Mammografi çekimi risk artışı yapmaz

Orta derecede obezite: Obezite ve meme kanseri ilişkisi karışık olmakla birlikte yüksek riskle ilişkilidir.

Fizik Aktivite: Haftada 1,5 -2 saat hızlı tempolu yürüyüş meme ca riskini azaltır

Alkol: Hergün alınan alkol riski artırır (yarım litre bira/ 3 kadeh şarap) (dens meme,uzun boylular,kemik dansitesinin yüksek olması riski artırabileceği söyleniyor)

Düşük yapmış olmak, Meme silikon implantları, Sigara, Çevresel karsinojenler, Gece çalışması riski artırıp artırmadığı belli değildir.

Meme Kanserine Yakalanma Riskini Azaltmak İçin Neler Yapılmalı ?

  • Egzersiz şeklinde yapılan fiziksel aktivitenin, meme kanseri riskini azalttığına ilişkin kanıtlar artmaktadır. Haftada en az 1,25 – 2,5 saatlik hızlı yürüyüşler, kadındaki meme kanseri riskini %18 oranında azaltmaktadır. Eğer bu yürüyüş, haftada 10 saat olursa, risk oranı biraz daha azaltmaktadır.
  • Bazı araştırmalar, uzun süreli emzirmenin meme kanserini az da olsa azalttığını öne sürmüştür.

  • Araştırmalar, doğum kontrol hapı kullanan kadınların, kullanmayan kadınlara nazaran az da olsa meme kanseri riski taşıdığını göstermektedir. Hapların kullanımına son verildiğinde, risk oranı normale dönmektedir.
  • Çok fazla hamilelik geçiren ve genç yaşta hamile kalan kadınlarda, meme kanseri olma riski azalır. Bunun nedeni ise, hamilelik döneminde duran adet döngüsüdür.
  • Yağlı yiyeceklerle beslenmenin ve obezitenin meme kanserri açısından risk oluşturduğu bilindiğine göre beslenmenin düzenlenmesi ve kilo verilmesi meme kanseri riskini azaltacaktır.

Meme Kanserini arttıran risk faktörleri nelerdir ?

Meme kanserinde çeşitli risk faktörleri vardır. Kişide bu risk faktörlerini değerlendirip beş yıl boyunca yüzde kaç ihtimalle yakalanma riski olduğunu saptamak için çeşitli hesaplama metotları vardır.

Modifiye Gail modeli gibi yapılan çeşitli testlerle bu oran aşağı yukarı saptanabilir.

Örneğin; kadın olmak başlı başına zaten bir risk faktörüdür. Yaşlandıkça meme kanseri riski gelişmesi artar.Brca 1 ve 2 genlerini taşıyanlarda meme kanseri riski daha yüksektir.

12. yaşından önce adet görmek ya da 50 yaşından sonra menopoza girmek riski arttırır. Yağlı yemeklerle beslenmek obezite meme kanserini arttıran risk faktörlerindendir. Ailesinde meme kanseri olması bazı iyi huylu meme hastalıkları meme kanseri riskini arttırır. Geç doğum yapmak ya da hiç doğurmamak meme kanseri için önemli bir risk faktörüdür. Bunun dışında östrejen tedavisi göğsüne herhangi bir sebeple radyasyon alması meme kanserini arttıran risk faktörlerindendir.

Meme Kanserini arttıran risk faktörleri Videolu Anlatım


meme-anatomisi.jpg
17/Eyl/2018

Meme kısaca süt yapabilen bezlerdir. Memeler, bebeğin belli bir gelişim aşamasına kadar besin ihtiyacını karşılamak üzere süt üretim ve salgısı emzirmeden sorumlu yapılardır. Aynı zamanda kadınlar için kadınlığı temsil eden bir organdır. Süt verme organlarını “meme” olarak adlandırmamıza rağmen halkımız arasında bu organlara “göğüs” adı verilmektedir. Halbuki göğüs memeyi değil, akciğerleri saran bölgeyi tarif etmektedir.

 

1- Göğüs duvarı

2- Pektoral adale

3- Süt bezi lopları

4- Meme başı

5- Areola

6- Süt kanalları

7- Yağ dokusu

8- Cilt

 

 

Erişkin kadın memesi göğüs duvarına bağlarla tutunmuş, süt üreten bezlerden oluşan damla şeklinde bir çift organdır. Meme kendisi kas dokusu içermez ancak göğüs duvarının en büyük kasları olan pektoral kasların üzerine oturmuştur. Süt bezlerinin çevresi yağ dokusu ile sarılmıştır.

Meme dokusu kadın üreme hormonlarındaki değişimlere cevap olarak her ay gelişir, şişer ve süt üretimine hazır hale gelir. Meme üstüne etkili 3 önemli hormon östrojen, progesteron ve prolaktindir. Bu hormonlar memenin ergenlik döneminde gelişiminden, üretken dönem boyunca aylık değişimlerinden ve gebelik sonrası süt üretiminden sorumludur.

Her meme 15 – 20 lobdan oluşmuştur. Loblar küçük lobülleri kapsar. Lobüller süt üreten küçük bezleri içerir. Süt, lobüllerden ve duct denilen ince kanallardan geçerek meme başından akar.Meme başının çevresindeki koyu renkli yuvarlak bölgeye areola denir.

Lobül ve kanalların arasını yağlar doldurur. Memeler aynı zamanda lenf denen renksiz sıvıyı taşıyan kanallarını da içerir. Lenf kanalları küçük yuvarlak lenf bezlerine açılır. Lenf bezi grupları memenin yanında koltuk altında, köprücük kemiğinin üstünde, sternumun (iman kemiği) arkasında ve vücudun diğer bölümlerinde bulunur. Lenf bezleri lenf sisteminde olabilecek bakteri, kanser hücreleri ve diğer zararlı bileşenleri tutarlar.

 




FARKINDA OL, GEÇ KALMA





WE CARE, WE CAN





0-224-970-0101


İLETİŞİM HATTI

Op. Dr. Ersoy Taşpınar, uzman bir ekip çalışmasıyla her türlü genel cerrahi işlemleri yüksek başarı oranıyla gerçekleştirmektedir.




Copyright by Bursa Web Tasarım 2018. Site içeriğinde bulunan bilgiler sadece bilgilendirme amaçlıdır, bu bilgiler kesinlikle hekimin hastasını tıbbi amaçla muayene etmesi ve tanı koyması yerine geçmez.



Copyright by Bursa Web Tasarım 2018. Site içeriğinde bulunan bilgiler sadece bilgilendirme amaçlıdır, bu bilgiler kesinlikle hekimin hastasını tıbbi amaçla muayene etmesi ve tanı koyması yerine geçmez.