Meme Cerrahisi

26 Eylül 2018 by admin0
meme-cerrahisi.jpg

MEME CERRAHİSİ

Meme Cerrahisi Ameliyatı Nasıldır.Her Meme Cerrahisi Ameliyat Gerektirir mi?

Erken adet yaşı ve geç menopoz, doğum yapmamış olma veya 30 yaş sonrası ilk doğum, emzirmeme veya az emzirme, anne ve kız kardeş gibi birinci derece akrabalarda meme kanseri olması, riski 2-3 kat artırıyor. 30 yaşından önce radyasyona maruz kalma, genetik faktörler, diğer memedeki kanser, uzun süreli doğum kontrol ilacı veya menopoz sonrası hormon kullanımı, sigara, alkol, hareketsiz yaşam ve menopoz sonrası obezite de risk faktörleri arasındadır.”

MEME CERRAHİSİ BELİRTİLERİ

Kadınların ilk fark ettikleri belirti, memede çevre dokudan farklı ele gelen sertlik olup, tüm meme kanserlerinin yaklaşık yüzde 80’inde tanının, kitlenin hasta tarafından fark edilmesinden sonra hekime başvurmasıyla konulur.  Ayrıca meme boyut ve konturların da değişiklik, meme derisinde çöküntü, meme başının içeri çekilmesi, kendiliğinden tek taraflı meme başı akıntısı meme kanseri olasılığını akla getirmeli ve genel cerrahi uzmanı tarafından değerlendirilmelidir.

Meme cerrahisi tanısının, genel cerrahi uzmanınca yapılacak klinik meme muayenesi, mamografi ve ultrasonografi gibi görüntüleme yöntemleri ve takiben meme biyopsisi yardımıyla konur.

Günümüzde meme kanseri tanısı erken evrede, kitle henüz elle muayenede fark edilmeyecek kadar küçük boyutlardayken mamografi olmak üzere, ultrasonografi ve gerektiğinde manyetik rezonans (MR) görüntüleme yöntemleri yardımıyla saptanıp yüzde yüze varan sağ kalım oranları yakalanabilmekte. Ancak meme kanseri olgularının yüzde 15’inde mamografinin yanıltıcı olabileceği unutulmamalıdır. Erkekler de kendilerini elle muayene edebilirler.

Muayene esnasında meme yapılarında herhangi bir farklı bulgu ortaya çıktığında ihmal etmeden genel cerrahi uzmanınca değerlendirilmelidir.

Annesini kanserden kaybeden Angelina Jolie gen testi yaptırdı, test sonucu yüzde 90 riskli çıkınca iki memesini birden aldırdı.

Meme kanseri riski taşıyanlar, yüzde 50 oranında yumurtalık kanseri riski de taşıyor. Testi kimlerin yaptırması gerektiğini ve meme kanserinin diğer kanserlerle ilişkisini hastaya ayrıntılı olarak izah etmek gerekir

“ERKEN TEŞHİSTE MEMEYİ KURTARIYORUZ”

Meme kanserlerinin dünyada gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde en sık görülen kanser olduğunu ve erken tanının yüzde 100 sağ kalım ve memenin korunma şansı verdiğini söyleyelim.

Meme kanserlerinin yüzde 10’u genetik, yüzde 15’inde aile anamnezi (hikayesi) olduğu ve yüzde 75’inde ise hiçbir ilişki olmadan ortaya çıktığını söyleyebiliriz.

Meme cerrahisinde memeyi nasıl koruyoruz?

Memedeki kitle cerrahi olarak tamamen çıkarılmalı, meme kanserli dokudan temizlenmelidir. Bu ameliyat sırasında birlikte çalışılan patoloji uzmanı memenin tümörden tamamen temizlenip temizlenmediğine karar verir. Tümör çıkarıldıktan sonra ortaya çıkan boşluk, çevredeki meme dokusu ve diğer dokular tarafından doldurularak memenin estetik görünümü düzeltilir. Bazı durumlarda memenin tamamen boşaltılması, meme derisi, meme başı ve halkasının bir zarf şeklinde korunması mümkün olabilir. Bu durumda ekibimizde bulunan plastik cerrahi uzmanı tarafından protez kullanılarak memenin yeniden yapılması (rekonstrüksüyon) mümkündür. Onkoplastik cerrahi sayesinde aynı memede birbirine yakın olan fazla sayıdaki kanserli dokular çıkarılmakta ve böylece meme korunabilmektedir.

Onkoplastik meme cerrahisinde uyguladığımız yeni bir yöntem ise mini latissimus dorsi kası /flebi denilen yöntemdir. Bu teknikte tümör temizlendikten sonra ortaya çıkan boşluk, koltuk altındaki kas dokusu olan latissimus dorsi kası ile doldurulmaktadır.

MEME CERRAHİ EKİBİMİZ

GENEL CERRAHİ UZMANI

Günümüzde Genel Cerrahi alanında hastalara daha iyi ve kaliteli hizmet vermenin en önemli kuralı bilimsel ve teknolojik gelişmeler ışığında ekip olarak çalışmaktır. Hastanemizde de Genel Cerrahi bölümü sağlık hizmetlerinde bir ekip ruhu içerisinde günü yakalayan, bilimsel temellere dayalı ve konularında deneyimli ekibiyle tam zamanlı olarak hizmet vermeyi amaçlamaktadır.
Meme Hastalıkları ve Cerrahisi
Yıllık meme muayene ve kontrol.

Tıbbi Onkoloji (Kemoterapi)

Kanserin tanı ve tedavisi, birçok uzmanlık dalının işbirliği ile multidisipliner olarak gerçekleştirilmelidir. Bu uzmanlık dallarından biri olan Tıbbi Onkoloji, kanserin ilaçla tedavisi anlamına gelen kemoterapi uygulamaları ile ilgilenmektedir. Memorial Sağlık Grubu Onkoloji merkezlerinin tıbbi onkoloji bölümlerinde; kanser tedavisinde kemoterapiler, hedefe yönelik akıllı ilaç ve moleküller, hormonoterapi ve immünoterapiler ile biyolojik tedaviler gerçekleştirilmektedir. Klasik kemoterapilerden farklı olarak günümüzde konforunu da sağlamayı hedef alan akıllı ilaçlar, kişiye özel olarak uygulanmaktadır. Kemoterapi, cerrahi öncesi tümörü küçültmek ya da sonrasında koruyucu amaçlı olarak kullanılırken, aynı zamanda lokal tedavi yöntemlerinden biri olan radyoterapiden önce, sonra veya her ikisi birlikte olarak da tercih edilebilmektedir. Kemoterapi sitotoksik ilaçlarla yapıldığı için özel bir ihtisas konusudur. Etkili dozlarda uygulanacak olan ilaç tedavisinin, aynı zamanda hastada oluşabilecek yan etkiler kontrol altına alınarak uygulanması esasına dayanır.

Tıbbi Onkoloji bölümünde uygulanan tedavi yöntemleri:

Kemoterapi Nedir?

Kemoterapi, tümörün ilaçla tedavi edilmesi demektir. Cerrahi ve ışın tedavisi ile birlikte tümör tedavisinin çok önemli bir parçasıdır. Kemoterapi ile tümör hücreleri öldürülür veya tümörün büyümesi durdurulmaya çalışılır. Bazen tek, bazen birkaç ilaç çeşitli yollarla verilerek uygulanır.

Kemoterapi Kim Tarafından Uygulanır?

Kemoterapi ile ilgilenen bilim dalına “Medikal Onkoloji” veya “Tıbbi Onkoloji”, bu alanda çalışan doktora “Medikal Onkolog (Tıbbi Onkolog)” denir. Medikal onkoloji ayrı bir uzmanlık dalıdır; medikal onkolog tümör tedavisi konusunda uzmanlaşmış bir iç hastalıkları uzmanıdır. Tümör tedavisi bir ekip işidir ve mutlaka bu ekibin tüm üyelerinin bulunduğu merkezlerde uygulanmalıdır. Bu ekipte tümör cerrahisi ile ilgili uzman cerrah, ışın tedavisi (radyoterapi) ile ilgili radyasyon onkoloğu, kemoterapi ve hasta bakımı (destek tedavisi) ile ilgili medikal onkolog bulunmalıdır.

Kemoterapi Uygulamasında Amaç Nedir?

Tümörün cinsine ve hastanın özellikleri gibi değişik nedenlerle kemoterapi uygulanabilir.

  • Tümörü tamamen yok etmek ve hastayı iyileştirmek için,
  • Tümörün yayılmasını engellemek için,
  • Tümörün büyümesini durdurmak veya yavaşlatmak için,
  • Tümörün sebep olduğu belirtileri yok etmek için kemoterapi uygulanır.

Etkili bir tedavi yöntemi olmasına rağmen bazı durumlarda tümörü tamamen yok edemeyip sadece belirtilerini düzelterek rahat yaşamayı sağlayabilir. Bazı tümörlerde tek tedavi yöntemi kemoterapidir. Diğerlerinde ise kemoterapi diğer tedavilerle (cerrahi ve radyoterapi) art arda  veya eş zamanlı olarak uygulanır. Örneğin; ameliyat öncesinde tümörü küçültmek amacıyla,  ameliyattan sonra yayılmasını önlemek için kemoterapi yapılabilir. Aynı uygulamalar radyoterapi öncesinde ve sonrasında yapılabildiği gibi, radyoterapi ile aynı anda çeşitli yöntemlerle de kemoterapi uygulanabilir.

Kemoterapi Uygulama Sıklığı Ve Süresi Ne Kadardır?

Tedavi uygulama süresi ve sıklığı, hastalığın ve hastanın durumunuza göre özel olarak seçilen kemoterapi şemasına bağlıdır. Tedavi ile elde edilen cevaba ve oluşan yan etkilere göre süre ve sıklık doktor tarafından değiştirilebilir. Genellikle en sık kullanılan aralar 3 veya 4 hafta olmakla birlikte bazı tedavi şemalarına ek olarak haftada bir veya iki haftada bir uygulamalar da vardır. Kemoterapinin zamanlaması konusunda en önemli, hatta hayati önem taşıyan nokta, tedavinin mümkün olduğu kadar düzenli ve yan etkilerin izin verdiği ölçüde zamanında yapılmasıdır. Tedavi aralıkları gereksiz uzatıldığında, tümöre kendini toparlama ve ilaçlara direnç kazanarak daha da güçlenme riski kazandırılmış olur. Bu şekilde tümör büyümeye ve yayılmaya devam eder, tedavi başarı şansı azalır. Hastaların, kemoterapi randevuları konusunda kesinlikle doktorunun önerileri dışına çıkmaması gerekir.

Herhangi bir nedenle tedaviyi bırakmadan önce mutlaka doktorunuzla konuşarak sorunlarınızı anlatınız ve yardım isteyiniz.

Tedavi günlerine mutlaka uyunuz. Kendinizi iyi hissetmediğiniz gerekçesi ile asla kendi inisiyatifiniz ile tedavi gününüzü değiştirmeyin.

Evde kullanmak zorunda olduğunuz ilaçları mutlaka alın.

Aksi halde eksik tedaviden kaynaklanan tedavi başarısızlıkları ile karşı karşıya kalmak söz korusu olabilir.

Kemoterapi Nerede Uygulanır?

Kemoterapi mutlaka bu konuda eğitimli kişilerin çalıştığı merkezlerde uygulanmalıdır. Doktorun bilgi ve izni olmadan, kesinlikle herhangi bir hastanede veya evde, kemoterapi tecrübesi olmayan herhangi bir sağlık görevlisi tarafından uygulanmamalıdır.

Radyasyon Onkolojisi (Radyoterapi)

Radyasyon, dalgalar ya da parçacıklar tarafından taşınan özel bir enerji türüdür. Özel cihazlarca üretilebilir ya da radyoaktif olarak adlandırılan maddeler tarafından salınabilir. Uzun süredir bu enerji, tıpta görüntüleme amacı ile kullanılmaktadır. Akciğer filmleri buna bir örnektir. Bu tip filmlerde kullanılan radyasyon miktarına göre çok daha fazla enerji içeren radyasyon, kanser ve diğer bazı hastalıkları tedavi etmek için kullanılabilir. Radyasyonu hastalıklı organa yönlendirebilmek için özel cihazlara gereksinim vardır. Bu şekilde, yüksek dozdaki radyasyon enerjisinin tedavi amacı ile kullanılmasına “radyoterapi” ya da “ışın tedavisi” adı verilir.

Rayyoterapi Nasıl Etki Eder?

Yüksek dozdaki radyasyon hücreleri öldürebilir ya da bölünüp çoğalmalarını engelleyebilir. Kanser hücreleri normal hücrelere göre çok daha hızlı bölünüp çoğaldığından radyoterapi kanser hücreleri üzerinde normal hücrelerden daha etkili olmaktadır. Ayrıca normal hücrelerin toparlanıp eski haline gelmeleri kanser hücrelerine göre çok daha kolay olmaktadır. “Planlama” denilen aşamada, doktorlar, hastalıklı dokuların en fazla, normal dokuların ise en az radyasyona maruz kalması için gerekli çizimleri yaparak tedaviyi yönlendirmektedirler.

Radyoterapinin Faydaları Ve Hedefleri Nelerdir?

Vücudun hemen hemen her bölgesindeki bir çok kanser tipinde radyoterapi kullanılmaktadır.

Kanser hastalarının yarıya yakınında radyoterapi de uygulanmaktadır. Bazı kanser tiplerinde radyoterapi tek tedavi yöntemidir. Radyoterapi tek başına ya da cerrahi ve/veya ilaç tedavisi (“Kemoterapi”) ile birlikte uygulanarak çok sayıda hastada tam olarak iyileşme sağlanabilmektedir.

Radyoterapi bazen cerrahi öncesinde tümörü küçültme amacı ile verilmektedir. Bazı tümörlerde ise cerrahi sonrasında kalmış olabilecek kanser hücrelerini temizleme amacı ile uygulanır. Cerrahi esnasında radyoterapinin uygulandığı yöntemler de vardır. Cerrahi olmadan radyoterapi ve kemoterapinin direk uygulandığı kanser türleri de olabilir.

Hastalığı tam olarak iyileştirmenin mümkün olmadığı bazı durumlarda, hastanın ağrı, kanama gibi yakınmalarını azaltma amacı ile de radyoterapi uygulanabilir. Bu tür tedaviye “palyatif tedavi” adı verilir.

Risk Var mıdır?

Tedavi amacı ile uygulanan birçok yöntemde olduğu gibi radyoterapide de bazı riskler bulunmaktadır. Kanser hücrelerini yok edecek dozlardaki radyasyon normal hücre ve dokulara da zarar verebilir. Bu durumda hastada yan etki adı verilen rahatsızlıklar ortaya çıkabilir. Yan etkiler ile nasıl başa çıkılacağı kitapçığın daha sonraki bölümlerinde anlatılmıştır. Yan etkilerin riski genellikle kanserli hücreleri öldürmenin getireceği yararlara göre çok daha düşüktür.

Doktorunuz, tedaviden beklenen fayda, muhtemel risklere göre çok daha fazla ise radyoterapi almanızı önerecektir.

Radyoterapi Nasıl Verilir?

Radyoterapi iki şekilde olabilir: Dıştan (eksternal) ve içeriden (internal). Bazı hastalara bu iki şekil ardarda uygulanabilir.

Çoğu hastada radyoterapi uygulaması dıştan yapılır. Genellikle tedavi merkezlerinde poliklinikte yapılan bir uygulama olup radyoterapi cihazları kullanılarak ışınların hastalıklı dokuya yönlendirilmesi şeklinde gerçekleştirilir. Eksternal tedaviler son yıllara kadar Kobalt-60 ya da lineer akseleratör denilen cihazlarla 2 boyutlu olarak gerçekleştirilirdi. İki boyutlu tedavilerde hedef hacme yeterli dozu verebilmek için geniş emniyet marjları verildiği için normal doku hasarı, yan etkiler daha fazla olmaktaydı. Ancak son yıllarda radyoterapi cihazları ndaki dramatik değişikliklerle üç boyutlu konformal radyoterapi, IMRT (yoğunluk ayarlı radyoterapi), sterotaktik radyoterapi (linak bazlı, gamaknife, cyberknife) uygulanarak hedef hacme maksimum doz uygulanırken normal dokunun minimum doz alması sağlanabilmektedir. Işın tedavisi almanıza karar verildiğinde doktorunuz aynı zamanda da hangi cihazın sizin için daha uygun olduğuna karar verecektir.

İçeriden (internal) uygulanan radyasyonda ise, radyoaktif madde ya da kaynak ince tel ya da tüpler ile ya direkt tümör içine ya da bir vücut boşluğuna yerleştirilmektedir. Bazen de cerrahi sonrasında kalan boşluğa yerleştirme yapılabilmektedir.

RADYOTERAPİYİ KİM VERİR?

Radyasyon ile hastalıkların tedavisi konusunda uzmanlaşmış bir hekim olan “radyasyon onkoloğu” sizin ihtiyacınız olan tedavi tipi ve planını belirler. Bu hekim, kitapçık boyunca “doktorunuz” olarak adlandırılacaktır.

Tedaviniz süresince radyasyon onkologları, özel bir ekip ile çalışır. Bu ekipte bulunabilecek elemanlar şunlardır:

  • Radyasyon fizikçisi: Cihazların doğru çalıştığını ve uygun dozda radyasyon verdiğini denetler
  • Dozimetrist: Tedavilerdeki seans sayıları ve sürelerini belirler
  • Radyoterapi hemşiresi: Tedavi süresince hemşirelik hizmetleri verir ve yan etkiler ile başa çıkmanıza yardımcı olur.
  • Radyoterapi teknisyeni: Tedavi öncesi hazırlığınızı yapar, tedavi cihazlarının çalışmasını sağlar.

Bu ekip dışında diyetisyen, fizyoterapist, sosyal hizmet uzmanı ve diğer sağlık çalışanlarından da yardım almanız söz konusu olabilir.

Rayoterapi Tedavisinin Etkileri

Eksternal radyoterapi uygulanması vücudunuzu radyoaktif halde getirmez. Bu nedenle, bu tedaviyi almanızdan dolayı diğer kişiler ile temastan kaçınmaya gerek yoktur. Sarılma, öpme gibi temas durumlarında dahi diğer kişileri olumsuz etkileyecek bir risk söz konusu değildir.

Radyoterapinin yan etkilerini genellikle tedavi edilen alana ait yakınmalar oluşturur. Doktorunuz ve hemşireniz bu yan etkiler ve nasıl başa çıkılacağı konusunda size bilgi verecektir. Tedavi sırasında öksürük, ateş, terleme ya da olağan dışı ağrı gibi yakınmalarınız olursa doktor ya da hemşirenizi bilgilendiriniz. Yan etkilerin büyük kısmı rahatsızlık verici olsa da ilaçlar ya da diyetle kontrol altına alınabilmektedir. Bunlar çoğunlukla tedavi bitiminden sonra birkaç haftada kaybolmaktadırlar. Ancak bazı yan etkiler daha uzun sürebilir. Çoğu hastada hiç bir yan etki ortaya çıkmaz. Bu kitapçığın “yan etkilerle başa çıkma” bölümünde bu konuyla ilgili daha detaylı bilgi mevcuttur.

Tedavinizin etkinliği doktorunuz tarafından takip edilecektir. Tedaviniz bittikten sonra ağrı, kanama ve buna benzer diğer yakınmalarınızın azaldığını fark edebilirsiniz. Zamanla, diğer düzelme bulgularını da hissedeceksiniz. Doktorunuz, tedavi etkilerini izlerken muhtemelen bir takım testler de isteyecektir. Beyaz kan hücreleri ve platellet (pıhtılaşma ile ilgili hücreler) sayılarının da bakıldığı rutin kan testleri bunlara örnektir. Tedavi süresince bu sayılarda düşüklük olması olağandır.

RADYOLOJİ

Tamamen dijital teknoloji ile çalışan sistemlerden elde edilen dijital görüntüler, yine dijital ortamda arşivlenmektedir. Konvansiyonel yöntemlerde elde edilen görüntülere göre daha detaylı, inceleme süresi daha kısa, tanıda daha yeterli görüntüler elde edilebilmektedir ve bu görüntüler özel iş istasyonlarında deneyimli uzman doktorlar tarafından incelenmektedirler. Günümüzde Radyoloji bölümünde olabilecek tüm olanaklar yani:

  • Direkt radyografi sistemleri +Panaromik Röntgen + CR teknolojisi,
  • Dijital floroskopi,
  • Dijital mammografi,Tomosentez, Stereotaktik Vakum Biyopsi Cihazı
  • Ultrasonografi + Doppler Ultrasonografi,
  • Multi Dedektör Bilgisayarlı Tomografi (256 kesit flash BT),
  • Magnetik Rezonans Görüntüleme (1.5 tesla),
  • Dijital Anjiografi (DSA),
  • Girişimsel Radyoloji,
  • PACS (Görüntü arşivleme ve iletişim sistemi), hastanemiz Radyoloji bölümünde mevcuttur.

Panoramik ve direkt radyolojik incelemeler:

Tüm direkt grafiler, CR sistemler ile dijital olarak elde edilmektedir. Her türlü rutin direkt grafiler ve özel direkt incelemeler (skolyoz, orthorontgenografi, Panoramik grafi ve Sefalometri v.s.) yapılmaktadır. Ayrıca hastanedeki yatan hastalarımıza gerekli görülen durumlarda portable radyografi hizmeti verilmektedir.

PLASTİK CERRAHİ

anser veya benzeri nedenlerle alınmış memenin yerine yenisinin yapılmasına  “meme rekonstrüksiyonu” denir. Günümüzde hastayı mutlu etme açısından önemi olan ameliyatlar arasında ilk sırayı almaktadır. Gelişen yeni teknik ve teknolojiler sayesinde artık diğer memeye çok benzer rekonstrüksiyonlar yapmak mümkündür. Çoğu hastada memenin çıkartılmasını (mastektomi) takiben hemen rekonstrüksiyon yapılabilir. İki ameliyatın aynı seansta yapılması hem hastanın bir ameliyat eksik olmasını sağlar, hem de alınan meme dokusunun yeri boş kalmayacağından psikolojik olarak da hastaya destek olur. Bu hastalarda “postmastektomi depresyon” denilen, meme alınmasını takiben gelişen depresyona da daha az rastlanır.

Mastektomi sonrasında yapılan meme ameliyatı basit bir girişim değildir. Çeşitli seçenekler vardır, hangi yöntemin uygulanacağına plastik cerrah ve hasta birlikte karar verir.

Meme Cerrahisi Ameliyatı Kimler İçin Uygundur ?

Mastektomi yapılan hastaların büyük bir çoğunluğunda bu ameliyat için tıbbi engel yoktur, birçoğunda da mastektomi ile aynı seansta yapılabilir.

Bazı hallerde rekonstrüksiyonu geciktirmek için haklı nedenler olabilir. Bazı kadınlar kanser ameliyatının getirdiği ruhsal ve bedensel yüke rekonstrüksiyonun eklenmesini istemeyebilir. Aşırı şişman, yüksek tansiyonu olan veya sigara içenlerde beklemek gerekebilir. Beklenecek dahi olsa, mastektomiden önce rekonstrüksiyon seçeneklerinin konuşulması ameliyat olacak hastayı moral olarak daha iyi bir duruma getirecektir.

Meme rekonstrüksiyonunun kanserin tekrarlaması üzerine bilinen bir etkisi yoktur. Ayrıca, mastektomiden sonra yapılabilecek kemoterapi (ilaç tedavisi) veya radyoterapiyi (ışın tedavisi) de etkilemez.

Rekonstrüksiyonun geciktirilmesi psikolojik yönden daha fazla yük getirecektir. Mastektomiden sonra hemen rekonstrüksiyon yapılmayan hastalarda hem meme dokusunun kaybedilmesinin getireceği eksiklik duygusuna alışmak, daha sonra da rekonstrüksiyondan sonraki yeni memeye alışmak ek ruhsal travmalara neden olur.

Meme Cerrahisi Ameliyatı

Meme kanseri teşhisi konar konmaz rekonstrüksiyon alternatifleri değerlendirilmelidir. İdeal olanı mastektomiyi yapacak genel cerrah ile rekonstrüksiyonu yapacak plastik cerrahın birlikte tartışarak sizin için en iyi seçeneği belirlemeleridir.

Hastanın genel sağlık durumu, anatomik yapısı, doku özellikleri ve amaçları belirlenecek yöntemin seçimi üzerine etkilidir.

Meme rekonstrüksiyonu estetik amaçlı bir ameliyat olmadığından bir çok sağlık sigortası giderlerin tamamını veya en azından bir kısmını karşılamaktadır.

Meme rekonstrüksiyonu ameliyatı bazan tek seans yerine iki seansta yapılabilir.

Doku Genişletilmesi ve Meme Protezi Kullanılarak Yapılan RekonstrüksiyonlarEn sık uygulanan meme rekonstrüksiyon seçeneğidir.  Bu ameliyat  implantlar (meme protezi) kullanılarak yapılır. Protezler içi silikon jelle dolu, dışında silikon kılıf bulunan maddelerdir. İlk seansta doku genişletici uygulanıp ikinci seansta silikon protez yerleştirilen yöntemler  yanında artık günümüzde hem doku genişletip hem de protez yerine geçebilecek meme implantları sayesinde artık tek seansta işlem tamamlanabilmektedir. Dokunun genişletilmesi ameliyattan sonra 2-3 ay sürebilir ve bu süre sonunda yeni yapılan meme gerçek boyutuna ulaşır. Bu süre dokunun genişletilmesi için gereken süredir. Meme ucu ve çevresindeki koyu renkli kısmın (nipple-areola) da lokal anestezi ile gerçekleştirilebilecek başka bir seansta yapılması mümkündür. Bazı hastalarda meme derisi mastektomiden sonra yeterli miktarda kalabilir, bu durumda doku genişletmeye gerek olmaz, daha basit protezlerle, daha kısa zamanda işlem tamamlanır.

Doku Aktarımları İle Yapılan Rekonstrüksiyonlar

Karın veya sırt gibi bölgelerden hazırlanan dokuların meme bölgesine aktarılması ile de rekonstrüksiyon yapmak mümkündür.

Doku aktarımı iki şekilde yapılabilir. Bir türünde aktarılacak olan doku bir ucundan ana beslenme yerine bağlı olarak aktarılır. Diğerinde ise deri, yağ ve adale içeren doku serbest olarak aktarılır ve aktarıldığı yerde damarlar yeniden onarılır. Bu ikinci yöntem için plastik cerrahın meme rekonstrüksiyonu için gerekli deneyime ek olarak mikrocerrahiye de hakim olması gerekir.

Doku aktarımı ile yapılan onarımlarda meme protezi kullanılmaz, yeni yapılan meme dolgunluğunu hastanın kendi dokuları sağlar.

Yapılan ameliyatın cinsi ve süresine bağlı olarak hastanın iki-beş gün süreyle hastanede kalması gerekir. Dikişler genellikle ameliyatı  takip eden iki hafta içinde alınır. Normal aktivitelere dönülmesi bir ay kadar sürebilir. Sadece protezle yapılan rekonstrüksiyonlarda bu süre daha kısadır.

Meme Cerrahisi Ameliyatı Sonrası

Yeni yapılan meme dokusu, diğeri ile karşılaştırıldığında tamamen aynı şekil ve özelliklerde olmayabilir. Amaç mümkün olduğunca benzer bir sonuca ulaşmaktır. Fakat bu minimal değişiklikler çevrenizdekiler tarafından değil yalnızca sizin tarafınızdan algılanacaktır.

Meme rekonstrüksiyonu ameliyatı hastaların hem görünümlerinde hem de hayata bakışlarında önemli  değişiklikler yapan bir ameliyattır. Amerika Birleşik Devletleri`nde meme rekonstrüksiyonu geçirmiş hastalarda yapılan bir araştırmada hastaların %98`i yine aynı sorunla karşılaşsalar yeniden meme rekonstrüksyonu yaptırmak isteyeceklerini belirtmişlerdir.

Diğer Memeye Yapılacak Ameliyatlar

Meme rekonstrüksiyonu ile birlikte karşı memeye de, simetrinin daha iyi sağlanabilmesi için aynı seansta müdahale edilebilir. Yeni yapılan memeyle uyumun sağlanması için diğer meme küçültülebilir, büyütülebilir veya dikleştirilebilir. Meme kanseri ameliyatı olan bazı yüksek riskli hastalarda kanser olmasa da karşı memenin içindeki meme dokuları boşaltılarak meme protezi uygulanabilir. Böylece, ileri dönemde, diğer memede de kanser gelişme riski ortadan kaldırılmış olur.

SUÇLU GEN BRCA-1

Angelina Jolie’nin durumu genetik geçiş ile alakalı. Meme kanserinde iki tane hatalı gen var. Onun ki BRCA-1 yani breast cancer antigen geni. Bunu taşıyan kadınlarda doğumdan itibaren 70 yaşına kadar meme kanseri, yüzde 50 oranında ise yumurtalık kanseri ortaya çıkaibliyor. Bu yüzden bu kadınlara her iki memesinin alınması tavsiye edilir. Ama yumurtalık kanseri oranı da yüksek olduğu için yumurtalıkların da alınması yapılır..

MEME CERRAHİSİ TÜRKİYE’DE DE YAPILIYOR

Türkiye’de de bu testler yapılıyor ve pozitif çıkan kadınlarda benzer ameliyatları yapabiliyoruz. Kadınlara daha sonra yerine silikon protez koyulabiliyor.

Aynı duyguları hissetmesi belki zor olabilir çünkü vücudun kendine ait bir parçası ama kozmetik olarak güzel bir görünüş oluyor. Bu nedenle de kadın organı yerinde görerek kendini iyi hissedebilir.

Gen testi yaptırmanın koşulları ise: Gen testini yaptırması için ailesinde gen testi pozitif olanlar, hatta ailesinde birinci derecede akrabasında pozitif olanlar yaptırmalıdır. Biz bunlardan zaten genetik test yaptırmasını istiyoruz ve ardından ameliyat olacaksa bunun için psikolojik destek almalarını öneriyoruz. Ayrıca çeşitli risk değerlendirme testlerinden riski yğksek çıkanlara da gen testi yapılabilir.

İLAÇLARIN YAN ETKİSİ OLABİLİR

Ailesinde kanser hastası olan 50 yaşındaki bir kadının genetik miras olarak meme kanserine yakalanma riski yaklaşık  %60 civarındadır. Bu durumu önceden belirleyip müdahale etmek gerekir.  Bu müdahale için de; memenin içinin boşaltılması ve yeniden meme yapılması birinci seçenek olarak düşünülür.  Hormon veya ilaç tedavileri de uygulanabilecek diğer yollar arasında yer almaktadır. Ancak bu yöntemlerin de karaciğerde yağlanma ve rahim duvarını kalınlaştırma gibi yan etkileri bulunmaktadır.

HER RİSKTE MEME ALINMAMALI

Her kadının meme kanseri olma ihtimaline karşı memesini almak doğru bir uygulama değildir. Her meme kanseri olan kadının da tek tedavi seçeneği memesinin alınması olamaz. Yaklaşık %60-70 oranında meme kanseri olan hastalarda dahi meme koruyucu cerrahi uygulanmaktadır. Ancak bazı durumlarda doğum yapmış, ileri yaştaki bir kadının memesinin alınmasından başka bir koruyucu seçenek bulunmayabilir. Bu durumun iyi analiz edilip, tedavinin en uygun şekilde planlanması gerekmektedir.

KALIN BAĞIRSAK KANSERİ RİSKİ DE VAR

Meme kanseri ile genler arasında bir ilişki olduğu tıp dünyasında da kanıtlanmış bir durumdur. Aile öyküsünde meme veya diğer kanserlerin varlığı durumunda P53 adı verilen genin araştırılması gerekmektedir. Bu gende meydana gelen herhangi bir mutasyon, sadece meme kanseri değil kolon veya pankreas kanseri olma riskini de artırmaktadır.  Bu nedenle 50 yaşın üzerinde meme ameliyatı olan hastalarda genellikle kolonoskopi ile kalın bağırsak kanseri riskine de bakılmaktadır. Bu, tam tersi durumdaki vakalarda da geçerlidir. Kalın bağırsak kanseri olan bir kişinin belli bir dönem sonra meme kanserine yakalanma riski yüksektir. Bu riskleri en aza indirmek için kapsamlı araştırmalar ve genetik testler yapılmalıdır. Artık genelleştirilmiş bir tedavi yöntemi yerine, bireyselleştirilen tedavi yöntemleri uygulanmaktadır.

DÜZENLİ MAMOGRAFİDE SAPTANAN TÜMÖR YÜZDE 100 İYİLEŞİYOR

Hiçbir bulgu vermeden,  düzenli mamografi taraması esnasında saptanmış ve henüz ele gelmeyen tümörlerde başarı şansı neredeyse %100’dür. Yaklaşık 1 cm civarındaki tümörlerde de kurtulma şansı %90 civarında. Meme kanseri olmaktan çok kanserin geç teşhis edilmesi tedavi şansını düşürmektedir.

MEME CERRAHİSİNDE NE YAPMALI ?

20 yaşından sonra kadınlar düzenli olarak kendi kendine meme muayenesi yapmalıdır.

35-40 yaşından sonra düzenli mamografi ve ultrasonografi ile memenin içyapısı kontrol ettirilmelidir. Mamografi yaptırırken çok yüksek bir oranda radyasyon alınmadığının bilinmesinde yarar vardır.

Meme kanseri riski taşıyan bir kadının uzun süreli doğum kontrol hapı kullanması hastalığa yakalanma riskini artırmaktadır. Bu kadınların farklı doğum kontrol yöntemleri kullanmaları gerekir.

Türkiye’de her yıl 15 bin kadına meme kanseri tanısı konuyor. Bunların yarısından fazlası ileri evrede yakalanıyor. Evet erken tanı hala önemli bir sorun. Ama  hastaların bilmesi gerekir ki kanser cerrahisi sonucu kaybedilen veya şekil bozukluğu meme, daha kanser cerrahisi yapılırken korunabilir, şekil bozukluğu önlenebilir.

Meme kanseri kadınlarda en sık görülen kanser türü.

85 yaşına ulaşan 8 kadından birinde meme kanseri gelişiyor. Bu kötü haber belki ama gelişen tarama programları ve bilinç kanserin erken yakalanmasına olanak sağlıyor. Dolasıyla da hastaların sağ kalım oranları giderek artıyor.

Sözkonusu onarım, sürekli hasta olduklarını hatırlatan fiziksel bir eksiklikten ve yaşamlarını zorlaştıran sütyen içine yerleştirdikleri protezden kurtuluş sayılabilir. Psikolojik durumu düzelten, özgüveni ve yaşam kalitesini yükselten, iş yaşamında başarıyı artıran ve özel yaşamda daha mutlu olmalarını sağlayan bir araç.

Hastaların memelerini kaybetme korkusu artık kalkmalı, memenin yeniden şekillendirilebileceğini bilmeye hakları var. Bu nedenle cesaretleri kırılmamalı, aksine yüreklendirilmeliler.

DOĞRU BİLGİYE ULAŞMADA SORUNLAR VAR

Aslına bakarsanız hastaların ameliyat sırasında meme onarımı seçenekleriyle ilgili objektif bilgiye ulaşması çoğunlukla çok zor oluyor. Bunun nedeni hastaların bulundukları ortamlarda konunun bilinmemesi, yetersiz kalması ve ulaşmadaki zorluklar olabiliyor. Bu durum, çoğu kez hastalarda kafa karışıklığına, umutsuzluğa, çaresizliğe yol açabiliyor.

Kanserin tanı ve tedavisiyle iş bitmiyor. Tedaviden sonra hastaların yaşam kalitesi de çok önemli. Meme onarımıyla beraber psikolojisi, fizyoterapisi, beslenmesi gibi konular da gözardı edilmemelidir.

Meme Cerrahisi İle Yaşam kalitenizi artırın.

Meme onarımı üç şekilde yapılabiliyor. Ya hastanın kendi dokuları kullanılarak, ya silikon meme protezleri takarak ya da her ikisi de kombine edilerek. Hangi yöntemin uygun olacağı, hastanın beden yapısı, meme durumuyla ilgili. Bazen çok aşamalı olan sözkonusu işlemlere genellikle hastayla birlikte karar veriliyor. Meme onarımı, zamanlama açısından iki dönemde yapılabiliyor:

* Bunlardan biri eş zamanlı ya da anında onarım. Bu durumda, meme kanseri tanısı konmuş hastalarda, meme ameliyatının gerçekleştirildiği seansta yeniden meme de yapılıyor. Böylece hasta memeyle girdiği ameliyattan memesiz değil, yenisiyle çıkıyor. Erken evrede yakalanan meme kanserli hastalar, eş zamanlı onarım için uygun adaylar.

* Ya da hastalıksız geçirdiği birkaç yıldan sonra onarım uygulanıyor. Buna da geç dönem onarım deniyor.


Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.




FARKINDA OL, GEÇ KALMA





WE CARE, WE CAN





0-224-970-0101


İLETİŞİM HATTI

Op. Dr. Ersoy Taşpınar, uzman bir ekip çalışmasıyla her türlü genel cerrahi işlemleri yüksek başarı oranıyla gerçekleştirmektedir.




Copyright by Bursa Web Tasarım 2018. Site içeriğinde bulunan bilgiler sadece bilgilendirme amaçlıdır, bu bilgiler kesinlikle hekimin hastasını tıbbi amaçla muayene etmesi ve tanı koyması yerine geçmez.



Copyright by Bursa Web Tasarım 2018. Site içeriğinde bulunan bilgiler sadece bilgilendirme amaçlıdır, bu bilgiler kesinlikle hekimin hastasını tıbbi amaçla muayene etmesi ve tanı koyması yerine geçmez.